Strana na temi: < [1 2 3 4] > | Off topic: Gıda güvenliği, İşlenmiş gıdalar, Doğal gıdalar, Ne yiyelim ne içelim... Objavljivač niti: Adnan Özdemir
| ATIL KAYHAN Turska Local time: 08:11 Član (2007) turski na engleski + ... Breakfast suggestion: Pancakes with maple syrup | Mar 16, 2018 |
Benim için tüm zamanlarin en iyi kahvaltilarindan birisi, yukarida bahsettigim "pancakes with maple syrup" olmustur. Bunu bunu senelerce önce ABD'de oldugum zamanlarda tattim ve hala Türkiye'de bunun bir benzerini bile yiyemedim. "Maple syrup" sicak tavada hazirladiginiz "pancakes" üzerine dökülen bir suruptur. Asagida bir temsili resim veriyorum.
Türkiye'de Dr. Oetker markasi ile Pancake var, tüm marketlerden alabilirsiniz. Bu hazir bir karisim, içine sadece süt ve 1 yumurta ekliyorsunuz. Çok pratik. Fiyati da 2 TL'nin biraz üzerinde. Asagida resmini veriyorum.
Ancak (hem de büyük bir ancak), Türkiye'de hala "maple syrup" yok. Nonexistant. Bulunmuyor. Halbuki "pancake" olsa olsa "maple syrup" ile yenir, diye bilir dünyada milyonlarca insan. Ya onca masrafa girip disaridan getirteceksiniz, ya da "maple syrup" yerine alternatifler kullanacaksiniz. Ben bir keresinde Amazon.com'dan getirtmeye kalktim. Orada var ama tabii basolmuyor. Sonra Izmir'de ithal ürünler satan bir Kervan Pasaji mi ne var, oraya sordum. Varmis. Bana Amazon'daki fiyatin yaklasik 3 katini verdiler. Tabii Kervan Pasajindan almadim, bundan sonra da o fiyata hiç almam.
"Maple syrup" alternatiflerinden bahsettim. Örnegin, bal kullanabilirsiniz. Ben henüz denemedim ama denerim. Reçel kullanabilirsiniz. Ama bunlarin hiçbiri "maple syrup" damak tadini vermez. Üzgünüm.
Bundan sonraki bir kahvaltinizda yukarida fotografini verdigim "Pancake" alin. Dilediginiz "topping" ile servis yapin. Ilginç bir "topping" öneriniz olursa burada bizimle paylasmayi unutmayin. Afiyet olsun. | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME Akağaç şurubu? | Mar 16, 2018 |
ATIL KAYHAN wrote:
Benim için tüm zamanlarin en iyi kahvaltilarindan birisi, yukarida bahsettigim "pancakes with maple syrup" olmustur. Bunu bunu senelerce önce ABD'de oldugum zamanlarda tattim ve hala Türkiye'de bunun bir benzerini bile yiyemedim. "Maple syrup" sicak tavada hazirladiginiz "pancakes" üzerine dökülen bir suruptur.
Bu şurubun yapılışını, daha doğrusu Kanada'da baharın gelmesiyle ağaçlardan sağılan suyun kaynatılarak hazırlanışını izlemiştim bir Arte belgeselinde... Adamın biri dağıtımını yapıyordu müşterilerine. Ee tabi, tatmayınca bilemiyorum tadını ama hazırlanış öyküsü çok hoştu. Ağzınızın tadını biliyorsunuz Atıl Bey. Kanada'dan getirtmeyi denediniz mi hiç acaba?
"The Making of Maple Syrup From Just 7 Trees!" -> https://www.youtube.com/watch?v=8bCOcKBTx_g
[Edited at 2018-03-16 20:19 GMT] | | | ATIL KAYHAN Turska Local time: 08:11 Član (2007) turski na engleski + ... Akçaagaç Surubu | Mar 16, 2018 |
Sanirim Türkçe'de "Akçaagaç" olarak geçiyor "Maple" terimi ama ben bunun nerelerde yetistigini bilmiyorum. Acaba ülkemizde yetisiyor mu? Yetismiyor olsa gerek çünkü Türkiye'de bu suruptan hiç görmedim. Amazon'dan çok alisveris yaptim ama Kanada ile hiç bir bagintim olmadi. Amazon'da hemen her seyi bulmak mümkün. Tek dezavantaj % 50 civarinda bir "shipping & handling fee" ödüyorsunuz. Gerçi Türkiye'de olmayan seyler için buna degebiliyor. Yine de az para degil.
<... See more Sanirim Türkçe'de "Akçaagaç" olarak geçiyor "Maple" terimi ama ben bunun nerelerde yetistigini bilmiyorum. Acaba ülkemizde yetisiyor mu? Yetismiyor olsa gerek çünkü Türkiye'de bu suruptan hiç görmedim. Amazon'dan çok alisveris yaptim ama Kanada ile hiç bir bagintim olmadi. Amazon'da hemen her seyi bulmak mümkün. Tek dezavantaj % 50 civarinda bir "shipping & handling fee" ödüyorsunuz. Gerçi Türkiye'de olmayan seyler için buna degebiliyor. Yine de az para degil.
Video pek ilginç. Adam resmen kendi bahçesinde "maple syrup" üretiyor. Söyledigi bir sey de ilginçti: Kendi olanaklarinizla ürettiginiz bir ürün disaridan aldiginiz bir üründen daha iyidir, gibilerinden. Bizler günümüzün sehir yasaminda bu olanaklari bulamiyoruz. Amerikalilar gibi kocaman bahçelerimiz yok maalesef. Kocaman garajlarimiz olmadigi gibi.
Herkese "Pancake" alip denemelerini öneririm. Eger "maple syrup" yoksa kendiniz üretin. ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME Şunları buldum ama işe yarar mı bilmem | Mar 16, 2018 |
" Vertmont Akçaağaç Şurubu 250 Ml , bilinenin aksine sadece pankek ve kreplere eşlik etmesinin yanı sıra, aynı zamanda bir çok tatlı tarifte şeker yerine kullanılabilecek bir şuruptur. Baldan daha akışkan bir kıvama sahiptir ve akçaağaçın yumuşak aromasıyla tatlılarınıza benzersiz bir lezzet verir.
Sabah kahvaltılarında hazırladığınız taze kreplerin üstüne, çocuklarınız için hazırladığınız el yapımı granolalara ve her türlü tatlı tarif... See more " Vertmont Akçaağaç Şurubu 250 Ml , bilinenin aksine sadece pankek ve kreplere eşlik etmesinin yanı sıra, aynı zamanda bir çok tatlı tarifte şeker yerine kullanılabilecek bir şuruptur. Baldan daha akışkan bir kıvama sahiptir ve akçaağaçın yumuşak aromasıyla tatlılarınıza benzersiz bir lezzet verir.
Sabah kahvaltılarında hazırladığınız taze kreplerin üstüne, çocuklarınız için hazırladığınız el yapımı granolalara ve her türlü tatlı tarife gönül rahatlığıyla Vermont Akçaağaç Şurubundan katabilirsiniz.
Vertmont Akçaağaç Şurubu 250 Ml’yi Migros Sanal Market'in Ketçap, Hazır Soslar reyonundan satın alabilir, tek tıkla online sipariş verebilir, ödemeyi online ya da kapıda kredi kartı ile gerçekleştirerek aynı gün içerisinde teslim alabilirsiniz. "
https://www.sanalmarket.com.tr/kweb/prview/4469357-30317-vertmont-akcaagac-surubu-250-ml
-----------
2) "Akça ağaç şurubu çok zor ama her damlası mucize
Adı Kanada ile özdeşleşen, Türkiye'de Akçaağaç Şurubu ya da Çınar Pekmezi diye bilinen Maple Şurubu, birçok hastalık için şifa kaynağı ama yapımı çok zahmetli."
http://listetek.com/haber/263
------
3) "Şifa kaynağı: Akçaağaç Şurubu
cumhuriyet.com.tr Yayınlanma tarihi: 15 Mart 2012 Perşembe, 09:37
Adı neredeyse Kanada ile özdeşleşen ve Türkiye'de de Akçaağaç Şurubu ya da Çınar Pekmezi olarak bilinen Maple Şurubu, birçok hastalık için şifa kaynağı.
Akçaağaç ya da İsfendan Çınarı'nın gövdesinden, yılın sadece Şubat-Mart ve Nisan aylarında alınabilen ağaç özsuyunun işlenmesi ile elde edilen Maple Şurubu, uzmanların tespitlerine göre bağışıklık sisteminden kalbe, prostattan yaşlanmayı durdurmaya kadar bir dizi rahatsızlığa iyi geliyor.
Doğal tatlandırıcı olarak kullanılabilen şurup, içeriğindeki magnezyum, demir, fosfor, potasyum, manganez, çinko, kalsiyum ve riboflavin ile tam bir şifa kaynağı. Antioksidan özelliği ile kanı temizleyen Maple Şurup'un, erkek sağlığı üzerinde de olumlu etkileri olduğu biliniyor.
Sadece 3 ay üretilebiliyor
Kanada'nın Guelph kenti yakınlarındaki Shady Grove Maple Çiftliği, diğer Maple Şurup çiftlikleri gibi bugünlerde oldukça hareketli.
Ağaçlardan sadece yılın 3 ayı alınabilen özsuda yıllık üretimde en iyi rekolteyi yakalayabilmek için aralıksız çalışan çiftlik personeli, bir yandan da çocukları yarıyıl tatilinde olan aileleri ağırlıyor.
Bir Kanada geleneği haline gelen Maple Şurup'la krepli kahvaltı için çiftliğe gelen ailelere, çiftlikte Maple Şurup'la üretilmiş şekerlemeler ve kurabiyeler de satılıyor. Çiftlikteki at arabası ile orman turuna götürülen çocuklar ve ailelere, burada eski usulle üretilen Maple Şurup gösteriliyor, akide şekeri veriliyor.
"Yüzde 95'i su"
Maple Şurup'un hangi aşamalardan geçtiğini anlatan Shady Grove Çiftliği Sahibi Dan Kaufman, ağacın gövdesine takılan çeşmeden kovaya akan usarenin yüzde 95'inin su olduğunu söyledi.
Kovalarda biriken özsuyun, pompalama sistemi ile ana tanklara, oradan da Sugar House (Şeker Evi) denilen son işleme merkezine taşındığını anlatan Dan Kaufman, şurubun, basit anlatımla kazanlarda kaynatılarak elde edildiğini söyledi.
"Burada gördükleriniz, sadece nostaljiyi yaşatmak için" diyen Dan Kaufman, "Maple Şurup'un geçmişte nasıl elde edildiğini çocuklara göstermek ve geleneği yaşatmak için ateşte kazanları ve kovaları kullanmaya devam ediyoruz. Artık birçok çiftlik, ağaç gövdesinde kova bile kullanmıyor. Zaten bizim üretimimiz de son teknolojiye sahip sistemlerle Sugar House'da yapılıyor" dedi.
Kuzey Amerika yerlilerinin buluşu olan Maple Şurup, ilk kez 19. yüzyıl başlarında başkalarınca da tadılmaya başlandı. Günümüzde dünya Maple Şurup üretiminin yüzde 80'ni Kanada'da yapılıyor. Kanada'yı yüzde 5.5'lik üretim ile ABD, onu Japonya ile Güney Kore izliyor."
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/327446/Sifa_kaynagi__Akcaagac_Surubu.html
--------
4) "Akçaağaç şurubu
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Akçaağaç şurubu, (Fransızca: Sirop d'Érable,İngilizce: Maple syrup) akçaağaçtan elde edilen tatlı bir şurup. Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da yoğun olarak waffle ve pankek ile beraber tüketilir. Şurubun içinde yoğun olarak sükroz bulunur.
Avrupalıların Amerika'ya ayak basmasından önce, Algonquin halkı tarafından sinzibuckwud (Türkçe: Ağaçtan çizilmiş) adıyla üretilen şurup, ağacın gövdesine bir kesik atılarak ya da musluk bağlanarak özsuyunun biriktirilmesiyle elde edilir. Sonra da kaynatılarak kıvamına gelir ve hazırlanır.
Dünyada en çok Kanada'da üretilmektedir. Amerika'da ise en çok üretim yapılan eyalet Vermont'tır. Bu eyalette yılda 1,700 m³ şurup üretilir. Bunu Maine ve New York eyaletleri izlemektedir."
http://www.wiki-zero.com/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQWvDp2FhxJ9hw6dfxZ91cnVidQ
5) Bağlantılardan anladığım kadarıyla bazı akçaağaç türleri Türkiye'de de yetişiyormuş. Şurubunu yapan var mı bilemiyorum... "Çınar pekmezi" de deniyormuş buna. https://turkiyedekiagaclar.weebly.com/akccedilaa286accedil.html
[Edited at 2018-03-17 02:10 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
ATIL KAYHAN Turska Local time: 08:11 Član (2007) turski na engleski + ... Maple Syrup with Pancakes | Mar 17, 2018 |
Valla siz de benim gibi iyi bir arastirmacisiniz Adnan bey. Migros'ta "maple syrup" oldugunu hiç bilmiyordum. Fiyati biraz yüksek (81.75 TL) ama ileride bir denenebilir. Simdi Amazon'dan bir zamanlar ismarladigim "maple syrup"a baktim. "Butternut Mountain Farm Organic Vermont Maple Syrup, 100% Pure Grade A Dark Robust" olarak geçiyor. "You purchased this item on December 20, 2017." demis Amazon. Hala buzdolabimda mevcut. Miktari 12 oz ve fiyati $9.95 olarak veriliyor. Amazon bahsettig... See more Valla siz de benim gibi iyi bir arastirmacisiniz Adnan bey. Migros'ta "maple syrup" oldugunu hiç bilmiyordum. Fiyati biraz yüksek (81.75 TL) ama ileride bir denenebilir. Simdi Amazon'dan bir zamanlar ismarladigim "maple syrup"a baktim. "Butternut Mountain Farm Organic Vermont Maple Syrup, 100% Pure Grade A Dark Robust" olarak geçiyor. "You purchased this item on December 20, 2017." demis Amazon. Hala buzdolabimda mevcut. Miktari 12 oz ve fiyati $9.95 olarak veriliyor. Amazon bahsettigim gibi Türkiye'ye % 50 civarinda bir "shipping & handling fee" aliyor. Toplam $15. civari yapar. Bunun da fiyati yaklasik olarak 60. TL oluyor.
Bu fiyat analizine bakinca "pancakes with maple syrup" demek yerine "maple syrup with pancakes" demek daha uygun olabilir. ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "Mısır şurubu, sofra şekeriyle aynı mı" | Mar 17, 2018 |
--Alıntıdır--
Odatv/ Yazı:Gülümser Heper
18.03.2018 01:07
Açlık ile tokluğun arası yarım yufka deseler de insan metabolizması için öyle değil. Açlık, insanoğlunun gözünden, derisinden, kokusundan, bakışından dahi varlığını hissettiren bir kavram. Aç ayı oynamaz elbette, ancak atalarımız da der ki, “Aşını, eşini, işini bil”. Eşe ve işe karışmayalım da aş önemli, konuşmaya değer...
İnsanoğlu zay�... See more --Alıntıdır--
Odatv/ Yazı:Gülümser Heper
18.03.2018 01:07
Açlık ile tokluğun arası yarım yufka deseler de insan metabolizması için öyle değil. Açlık, insanoğlunun gözünden, derisinden, kokusundan, bakışından dahi varlığını hissettiren bir kavram. Aç ayı oynamaz elbette, ancak atalarımız da der ki, “Aşını, eşini, işini bil”. Eşe ve işe karışmayalım da aş önemli, konuşmaya değer...
İnsanoğlu zayıf, ancak her canlı gibi yaşamaya programlı bir yaratık. Teni ince, kasları ve çenesi güçsüz. Bu zayıf yaratığın hayatta kalmasının en büyük sırrı, zekâsı ve elbette hırsı. Ancak tanrının da bir dengesi mevcut. Zekâsı ve hırsı olan yaratığa haz duyusunu da vermekte ki, zekâyı törpüleyip tabiatı insanın hırsından korusun. Yoksa maazallah, insan hırsının büyüklüğü dünyada ot bırakmaz.
SİZ BU TERANELERE İNANMAYIN
Ne demek istiyorum? Demem şu ki, dünya ormanında bir denge için gıdalar saf bir şekilde insanlığa sunulmuş. Örneğin, dünyada rafine şeker diye bir kavram yok. Rafine un da yok. Rafine şekeri de unu da keşfeden zekâdan ziyade, beyindeki haz duyusu yolağı. Şekerin daha şekerlisini keşfettiren, ekmeğin daha beyazını ve yumuşağını keşfettiren zekâ, hazzın köpeği olmuş. Tabii ki, bir de kazanmanın hırsı!
Geçenlerde malum bir gazetenin içerisinde tam sayfa bir ilan gördüm. Nişasta bazlı şeker üreticileri der ki, yüksek früktozlu mısır şurubu ile sofra şekerinin arasında fark yok. Demek istiyor ki, bu mısır şurubu aleyhtarları külliyen yalancı; sizi kandırıyorlar. İster mısır şurubu olsun ister pancar veya şeker kamışından elde edilen şeker olsun, vücudunuz, ikisinin farkını bilmez. İşte oran, işte gerçek! Siz bu teranelere inanmayın. Sağlık için bol bol yürüyüş yapın.
Bu parlak pazarlama stratejisi, ortalama zekâ ve algıdaki, farklılığı algılamayacak eğitim seviyesindeki tüketici için son derece parlak. Her ne kadar parlak pazarlama stratejileri ortalama tüketicinin kafasını karıştırsa da gerçek bu değil.
Mısır şurubunun tehlikeli olmasının en önemli gerekçelerinden birisi, sıvı şeklinde olması. İşte bu nedenle bütün işlenmiş gıdalara konulabiliyor. İşlenmiş gıdalar yoluyla yüksek miktarda tüketilmesi de şişmanlık, diyabet ve kalp hastalığı gibi salgın boyutunda hastalıkların ardında yatan birincil faktör. Düşünün bir kez, siz öldürücü bir toplumsal hastalık yüküne neden olacaksınız sonra da benim şekerim tatlı ama masum diyeceksiniz. Tatlı tatlı toplumu bitirip tatlı tatlı kâr sağlayacaksınız. İddianızdaki sığlıkla, kazancınız arasındaki uçuruma kapitalizm deniyor…
BUNA ÖLDÜRÜCÜ DOZ DA DİYEBİLİRİZ...
Gelelim früktozun etkilerine! Eğer yüz yıl önceki atalarımızın yaptığı gibi früktozu sadece meyvelerden ve sebzelerden alıyorsanız maksimum alacağınız früktoz miktarı günde 15 gram. Yani şu anki gazlı içecekler içen bir toplumun ortalama günlük alımı olan 73 gramın çok çok altında. Ve tabii ki sebze ve meyvelerdeki früktoz, lif, vitamin, mineral, enzim, faydalı bitkisel katkılar ile birlikte ve olumsuz metabolik etkisi yok.
Früktozu tehlikeli yapan şey, masif (çok yüksek) dozda alınması; buna öldürücü doz da diyebiliriz. Restoranlarda yediğiniz gösterişli yemekler de dahil hepsi früktoz yüklü. İşte bunu sağlayan teknoloji rafine gıda teknolojisi.
Endüstrinin iddia ettiği gibi, vücudumuz her şekeri aynı şekilde tanımaz ve aynı muameleyi yapmaz. Yüksek früktozlu mısır şurubunda yakın oranlarda serbest şekilde bulunan früktoz ve glukoz vardır. Früktoz ve glukoz vücutta farklı şekillerde kullanılır, yani harcanır ya da tıbbi terimle metabolize edilir. Glukoz vücuttaki her hücre tarafından kullanılır ve kan glukozuna dönüşür, ancak früktoz sadece karaciğer tarafından kullanılarak hızla yağ ve kolesterole dönüştürülür. İşte yağlı karaciğer denen sorunun temel sebebi budur. Yine işte bu nedenle kötü beslenen insanların kandaki trigliserid başta olmak üzere yağ yüksekliğinin sebebi de budur. Budur işte fazla yağın göbek etrafında toplanmasının gerekçesi. Fazla früktozla yağlanan karaciğerde aynen alkolik karaciğerdekinin benzeri bir görünüm oluşur. Bir nevi alkolik siroza götürür… Oysa sukroz diğer, adıyla sofra şekeri büyük bir moleküldür ve bağırsakta glukoz ve früktoza dönüşür. Serbest halde olmaması kısmi, daha az zararlı etkisinin de temelidir. Tabii bir de katı ve pahalı olması. Yoksa hiçbirimiz orantıya itiraz etmiyoruz. Sorun sıvı formundan alınan masif miktardır. Sorun ucuz şekerin üretiminin, pazarlamasının ve kullanımının kolaylığıdır.
Bir diğer früktoz sorunu da şudur: Früktozun vücutta kullanımı sırasında ürik asit oluşur. Alımından hemen dakikalar sonra ürik asit artar. Ürik asit seviyesi 5.5 mg/dL üzerine çıkınca da başta hipertansiyon olmak üzere, böbrek hastalıkları dahil sayısız metabolik hastalık ortaya çıkar. Tabii ki, bir diğer sorun da hazır meyve sularında oluşan metanol toksisitesidir.
Bu arada, geçenlerde malum bir firmanın malum bir avukatı ile tanıştım. Şişmanlık, diyabet ve kalp hastalığından mustaripti. Malum firmanın malum makalem üzerine tarafıma tehdit yazısını açtım laf arası. Susmayı tercih etti; yürüyerek uzaklaştı. Yürümek iyi geldi mi bilemem; ancak işi zordu…
Lafın kısası şu: Eğer tabiatın size sunduğu şekilde saf halde gıda almazsanız tabiat size bunu hastalık olarak ödetir. Aynen atalarımızın dediği gibi: Aş tuz ile, tuz oran ile! Eğer insanlar yemekle yaşasaydı çok yiyen çok yaşardı. Biraz da düşünmek gerek…
Kaynak: https://odatv.com/misir-surubu-sofra-sekeriyle-ayni-mi-18031810.html
[Edited at 2018-03-17 23:28 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "Nişasta bazlı şeker sizi neden hasta eder" | Mar 19, 2018 |
--Alıntıdır--
Hürriyet - Yazı: Osman Müftüoğlu
19 Mart 2018
Nişasta bazlı şeker (NBŞ) olarak bilinen mısır şurubundan yapılan ‘çakma şeker’ ya da ‘çakma früktoz’un sağlığa zararları yıllardır konuşuluyordu.
Ne var ki besin endüstrisi de devlet büyüklerimiz de bu uyarıları pek dikkate almıyordu. Neyse ki şeker fabrikalarının satışı gündeme geldi de konu yeniden sivriliverdi. “Peki nedir, neyin nesidir, neden sağlık için tehlikeli bir kimyasal maddedir bu nişasta bazlı şeker, yani çakma früktoz?” diyorsanız buyurun…
Nişasta bazlı şeker sizi neden hasta eder
NBŞ NEDEN SAĞLIĞA ZARARLIDIR?
Fazla eveleyip gevelemeye, lafı orasından burasından sündürmeye hiç gerek yok. İster pancardan elde edilen şekerle yapısı benzer olsun, ister farklı bazı yönleri de bulunsun –ki pancar şekerinden farklı bir yapısı olduğu kesin-, NBŞ ciddi ölçüde sağlığa zararlıdır, hatta tescilli bir zehirdir. Fikrime katılanlar, katılmayanlar olabilir ama bir hekim olarak kişisel gözlemlerimi de dikkate aldığımda fikrim bu basit özetten ibarettir. Nedenlerine gelince…
NBŞ ÇAKMA BİR ŞEKERDİR
NBŞ enzimatik bir reaksiyonla mısır nişastasından üretiliyor. Bedenimizin binlerce yıldır tanıdığı şekerle de hiçbir alakası yok. Ne sindirim sistemimiz, karaciğerimiz, ne de metabolizmamız evrimleşme sürecinde böyle bir yapıyla hiç karşılaşmamış. Yabancı, bedenin bilmediği, tanımadığı yeni bir yapı söz konusu. İşin GDO yani genetiğiyle oynanmış gıda ile problemleri ile ilgili bölümü ayrı. Oraya hiç girmiyorum. Bana göre ilk sorun NBŞ’nin bize yani bedenimize yabancı bir çakma şeker olması ile başlıyor.
UCUZLUĞU KULLANIMINI TEŞVİK EDİYOR
NBŞ’nin ucuzluğu ve aşırı tat verici özelliği de mühim bir tehdit. Bu iki avantajı nedeniyle NBŞ hemen her besine burnunu sokuyor. Sadece tatlılara, şekerlemelere, meyve suları, gazozlar, kolalı içecekler değil, market raflarında gördüğünüz her iki besinden birine mutlaka giriyor. Ağzınızda çiğnediğiniz sakızda NBŞ var. Ketçap mı aldınız? Bilin ki içinde NBŞ bulunma ihtimali çok yüksek. Hazır çorba mı içmeye niyetlendiniz? Aman dikkat! NBŞ orada da karşınıza çıkabilir. Listeye unlu ve sütlü tatlıları koymaya gerek bile yok. Onların da neredeyse tamamı gırtlaklarına kadar NBŞ yüklü. Üretici haklı. NBŞ ile tatlandırma pancardan elde edilen kristal ya da toz şekere oranla çok daha ucuza geliyor. Tüketici haklı ama bilinçsiz. Farkına varmadan ufak ufak zehirleniyor.
HER KILIĞA GİRİYOR
NBŞ her kılığa giren sıvı bir şekerdir. Her kılığa girer ve de girdiği gıdaların içinde toz ya da kristal halde kalmaz. Yani tatsızlık çıkarmaz. Eklendiği her besinin içinde kendini kaybettirebilen, acayip uyanık bir kimyasal bu. Yoğurdun içine koyuyorsunuz, hiç fark edilmiyor, eriyip gidiyor. Ayrana, buzlu çaya, her türlü meyve karışımına ekleyin, sonuç yine hiç fark etmiyor. Bildiğimiz klasik şekerde olduğu gibi ağzımıza rahatsız edici pütür pütür bir tat gelmiyor. NBŞ’li besin gırtlağımızdan cıva gibi kayıp gidiyor (!). Son yıllardaki meyveli şekerli yoğurt, ayran, “masum tatlı” patlaması emin olun biraz da bundandır! NBŞ’li süt ürünlerinin “masum tatlı” diye pazarlanması ise ayrı bir faciadır.
NBŞ BAKIN SAĞLIĞINIZI NE HALE GETİRİYOR?
NBŞ’nin verdiği sağlık zararları saymakla bitmez. Yapabileceğim en kısa ve en insaflı liste ancak şu olabilir…
- KARACİĞERİ YAĞLANDIRIR: Yağlanan karaciğerin detoks fonksiyonu bozuluyor ve o karaciğerde insülin direnci gelişiyor.
- OBEZİTEYİ TETİKLER: İnsülin direncinin devreye girmesi demek obeziteye giden tehlikeli bir yolculuğun başlaması ile eş anlamlı.
- YEDİKÇE YEDİRİR: NBŞ tokluk hissi de vermediğinden aşırı yemeye neden oluyor. Hatta önceden NBŞ’li bir içecek içtinizse tüketeceğiniz diğer unlu, nişasta zengini fastfood tüketiminiz 2-3 katına çıkabiliyor, tam bir homidi gırtlak durumu anında devreye giriyor. Zaten bu nedenle de un, nişasta zengini fastfood sektörü NBŞ’li içeceklerle kol kola yürüyor. Pizzalar kolalı içeceklerle, cipsler buzlu çaylarla pazarlanıyor.
- SİZİ GUT HASTASI YAPAR: NBŞ früktozdan ürik asit üretimini tetikliyor. Neticede gut hastalığı devreye giriyor; yani aşırı ürik asit nedeniyle damarlarınız, eklemleriniz, böbrekleriniz çürümeye başlıyor.
- KANSERE DAVETİYEDİR: Aşırı NBŞ tüketiminin diğer şekerlerde ve insülin direncine yakalanma durumlarında olduğu gibi bazı kanserlere de davetiye çıkardığı biliniyor. Örnek mi? Kalınbağırsak, prostat, meme, karaciğer kanserleri.
- TRİGLİSERİDİNİZİ YÜKSELTİP KOLESTEROLÜNÜZÜ YOLDAN ÇIKARIR: Kanda trigliserid düzeyiniz tepe yapıyor, kan şekeri ve trigliserid birlikte hareket ederek masum kolesterolünüzü bile bir damar canavarı, bir plak üretici usta haline getirebiliyor. Felç olma, kalp krizi geçirme riskiniz yükseliyor.
DEVLETİN ÜRETTİĞİ İÇECEKLERE NBŞ EKLENMESİN
Gıda üreticilerinin belli bir oranda ürünlerinin içine NBŞ koyup kendilerinin verecekleri bir karar. Bizim tüketici olarak tavrımız sadece NBŞ’li ürünlerden uzak olmak, onları satın almamak şeklinde olabilir. Ama devletin yönettiği, başında devlet görevlilerinin bulunduğu gıda şirketlerinin, yiyecek-içecek üreticilerinin bilim kurulunun kararını da dikkate alarak NBŞ’yi tamamen devre dışına çıkarmaları gerekiyor. Bilmeliyiz ki bugün NBŞ’ye ödediğimiz paranın yüzlerce katını yarın obezitenin, kanserin, damar sertliği ya da şeker hastalığının tedavisi için harcamak zorunda kalacağız.
TBMM’YE TEŞEKKÜRLER
NBŞ tartışmaları tam da tepe yapmışken TBMM’miz yani parlamentomuz mükemmel bir karara imza attı. Yıllardır devamlı arttırılan NBŞ kotası bu sefer %10’dan %5’e indirildi. Bu karara kalkan her parmağa teşekkür borçluyuz. Parlamentomuz bu harika kararını yeni bir kanunla daha da güçlendirmeli. Eğer ulusal geleceğimizde daha az obezite, diyabet, damar sertliği, bellek bozukluğu, kanser sorunu görmek istiyorsak –ki mutlaka istiyoruz- NBŞ kotasını düşüren vekillerimiz, içinde NBŞ bulunan gıda ürünlerinin hepsine “DİKKAT İÇİNDE NBŞ VARDIR” yazma zorunluluğunu getirmeli. Dolayısıyla tüketici büyüteçle etiket okuma derdinden kurtulmalı, yiyip içtiklerinin hangilerinin içinde NBŞ bulunduğunu net ve açık olarak bilmeli. BİR TEŞEKKÜR DE BİLİM KURULUNA… NBŞ konusunda uzun süredir devam eden tartışmalara son noktayı koyan Sağlık Bakanlığımıza ve “NBŞ’nin gıda etiketlerinde açıkça yazılmasını” öneren Bilim Kuruluna beslenme konusuna takıntılı bir doktor olarak kendim ve sizin adınıza teşekkürü borç bilirim.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/osman-muftuoglu/nisasta-bazli-seker-sizi-neden-hasta-eder-40776699 | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "Diyabetik ürünler" | Mar 30, 2018 |
--Alıntıdır--
Sözcü/ Yazı: Soner Yalçın 30.03.2018
Bu ürünlere dikkat edin
Araştırmamızda, kamusal müdahalelerin acil önemine dikkat çekiyoruz...
“Saklı Seçilmişler”…
Kitabı toplumda gıda sağlığı konusunda farkındalık/bilinç yaratmaya devam ediyor.
Gelen kimi mailleri paylaşmaya devam edeceğim. Örneğin…
Yakını şeker hastası olan ve itibarıyla marketlerd... See more --Alıntıdır--
Sözcü/ Yazı: Soner Yalçın 30.03.2018
Bu ürünlere dikkat edin
Araştırmamızda, kamusal müdahalelerin acil önemine dikkat çekiyoruz...
“Saklı Seçilmişler”…
Kitabı toplumda gıda sağlığı konusunda farkındalık/bilinç yaratmaya devam ediyor.
Gelen kimi mailleri paylaşmaya devam edeceğim. Örneğin…
Yakını şeker hastası olan ve itibarıyla marketlerden diyet yiyecekler alan okuyucu bakın ne diyor:
“Marketlerde çeşitli diyabetik ürünler satılıyor. Çikolatalar, şekerler, tahin helvaları, bisküviler… Oldukça lezzetliler de, eskiden olduğu gibi yediğinizde ağızda acı bir tat bırakmıyorlar. Bu diyabetik ürünlerin hemen hepsinde tatlandırıcı olarak ‘maltitol' veya ‘isomalt', ‘sorbitol' gibi maddeler kullanılıyor. Bunlar bildiğiniz gibi kimyasal yöntemlerle veya fermantasyonla elde edilen şeker alkolleri.
Yapay tatlandırıcılara göre tercih edilmelerinin temel sebebi ağızda acı tat bırakmamaları.
Bu yapay şeker alkolleri güvenli mi ya da en azından şunu soralım; şeker hastalarının kullanması için hakikaten uygun mu?
Şeker hastalığında, tüm hekimlerin hemfikir olduğu gibi esas önemli olan gıdanın glisemik endeksidir.
Glisemik endeksi yüksek gıdalar, pankreasın yüksek seviyede insülin üretmesine sebep oluyor ve bu sebeple uzak durulması gerekiyor.
Bahsettiğimiz şeker alkollerinin glisemik endeksi 52 ve fakat doğal şekerin ise 60. Görüleceği üzere arada pek fark yok. Dolayısıyla bu ürünler şeker hastaları için sağlıklı seçenek oluşturmuyor.
Bunun dışında bir diğer konu; pek çok insanda bu maddeleri içeren gıdalar tüketildikten sonra şişkinlik, karın ağrısı ve gaz gibi sorunların oluşması… Anlaşılacağı üzere market raflarında gördüğümüz diyabetik ürünler konusunda dikkatli olmak gerekiyor!”
REÇELDEN ŞALGAMA
Bir diğer gelen mektup şöyle:
“Ambalaj ve endüstriyel gıda ürünleri satan bir işletmenin ortağıyım. Hiçbir bisküvi, çikolata, kek vb. ürünlerde şeker kullanılmadığı gibi glikoz olsun dahi kalitesi göz ardı edilerek hep en ucuz yapay tatlandırıcılar tercih ediliyor. Asıl önemli husus benim üç harfliler dediğim; indirim market zincirleri! Kendi markalarıyla ürettirdikleri pekmez -reçel vb ürünlerde hacim sağlama ve su tutucu özelliğiyle mikronize perlit kullanıyorlar. Küçük bir araştırmayla bu ürünün asıl kullanım alanını tespit etmek çok kolay….”
Bir başka mektup gıda mühendisinden:
“Etikette şeker yazılmasına rağmen bütün reçel üreticileri yüzde 99 oranında glikoz ve fruktoz kullanmaktadır. Bunu raflardan toplatıp analiz edebilirler.
Piyasanın yüzde 90'ı içinde nar olmayan nar ekşisi yapmaktadır. İçinde glikoz, sitrik asit, karamel (yanmış şeker) vardır.
Cam kavanoz dışındaki ambalajların tamamında natamisin ve nisin kullanılmaktadır. Koruyucu madde olarak, bu da antibiyotik etkisi gösterdiği için zaman içinde vücutta bakterilere karşı direnç geliştirmektedir.
Süt ürünlerinde su tutma kapasitesini artırmak için yani daha az sütten daha çok peynir ve yoğurt yapmak adına CMC (carboksil metil selüloz) kullanılmaktadır. Zaten bitkisel yağ ve jelatini bilmeyen yok! Aynı zamanda küf önleyici olarak yine natamisin ve nisin kullanılmaktadır. Size benzer bilgiler göndereceğim….”
NEREYE SAVRULUYORUZ
“Saklı Seçilmişler”…
Gıda- tarımın ekonomi politiğini yazdı.
Bu konuda çalışmalar yapan akademisyenlerin olduğu mutluluk verici.
Dr. Efe Gürcan bu isimlerden biri.
Şöyle diyor:
“Gıda egemenliği üzerine çalışan bir akademisyen olarak tarım ve gıda sorunu üzerine yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum.
Yüksek lisans alan çalışmamı, tarihte en kapsamlı agro-ekolojik/sürdürülebilir tarım dönüşümüne sahne olan Küba'da yaptım. Küba örneği, bir ülkenin gıda emperyalizminden nasıl kurtulabileceğinin ipuçlarını sağlıyor…
Doktora alan çalışmamı, Arjantin'de gıda egemenliği hareketlerini inceledim.
Gıdada neoliberalleşmenin ABD, Kanada, BRICS, Meksika ve Türkiye gibi başlıca ülkelere etkisini sağlık, çevre ve eşitsizlik bağlamında inceledim. Özet olarak:
Toplumsal refah ve sağlığı küresel ölçekte tehdit eden bir gıda sorunuyla karşı karşıyayız. Bu sorunun adı; ‘neoliberal besidüzeni' (NB).
NB, en kısa haliyle ABD sınai besidüzeninin küreselleşmesidir. Bu düzende zenginler lüks gıdalara yönelmektedir. Düşük ve orta gelirliler ise, görece daha ucuz, işlenmiş, besin değeri düşük, enerji-yoğun ve yüksek kalorili gıda tüketimine mahkûm edilmiştir. Bu tür gıdaların tüketimi obezite ile birlikte diyabet, kalp-damar hastalıkları ve kanser gibi sorunlara neden olmaktadır.
Türkiye'nin NB indeks değeri; 1985'te 24'ten 2011'de 35'e yükseldi.
Güney Afrika, Meksika ve Çin gibi ülkeleri geride bırakan yüzde 46'lık bir artıştan söz ediyoruz.
Beslenme, en başta sınıfsal bir sorundur.
Araştırmamızda, kamusal müdahalelerin acil önemine dikkat çekiyoruz. Gerekli kamu müdahaleleri en kısa zamanda gerçekleşmezse, toplumsal eşitsizlikler derinleşecek ve sağlık sistemi üzerinde büyük mali güç oluşacaktır..."
Mailleriniz bekliyorum, mücadeleye devam...
Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/diyabetik-urunler-2319231/
[Edited at 2018-03-30 18:22 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "15 Tehlikeli Gıda Katkı Maddesi" | Mar 30, 2018 |
--Alıntıdır--
Gönderen:huseyin Tarih: 02/01/2008 08:25
http://www.gidaraporu.com/tehlikeli-katki-maddeleri_g.htm
15 Tehlikeli Gıda Katkı Maddesi: Allerji, Astım, Beyin hasarı, Kanser Oluşturabilen Bu Şaibeli Katkı Maddelerine Gerçekten İhtiyacınız Var mı?
Bugün dünya üzerinde, koruma, renklendirme, kıvamland�... See more --Alıntıdır--
Gönderen:huseyin Tarih: 02/01/2008 08:25
http://www.gidaraporu.com/tehlikeli-katki-maddeleri_g.htm
15 Tehlikeli Gıda Katkı Maddesi: Allerji, Astım, Beyin hasarı, Kanser Oluşturabilen Bu Şaibeli Katkı Maddelerine Gerçekten İhtiyacınız Var mı?
Bugün dünya üzerinde, koruma, renklendirme, kıvamlandırma, tat verme, tatlandırma ve daha birçok özellikler vermek amacı ile yapay gıdalara 3000 den daha fazla katkı maddesi ilave edilebilmektedir. Bu katkı maddelerinin hiçbiri de tüketiciye fayda sağlayacak maddeler değildir. Üstelik burada sadece 15 tanesi için açıklayacağımız gibi birçok zararlı sonuçları olabilen maddelerdir. Buna rağmen hepsi de yasal olarak kullanıma açık tutulmaktadır. Üreticilerimiz kullanmaya, tüketicilerimiz de tüketmeye sorumsuzca devam etmektedir.
Siz tüketiciler, endüstri tesislerinde işlenmiş gıda maddeleri ile bu katkı maddelerine karşılık gelen bir riske doğru farkında olmadan koşuyor ve etiketlerini okuyup anlayıncaya kadar bir bilmece çözmedeki yorgunluğa denk bir yorgunluk yaşıyorsunuz.
Şüphesiz büyük ölçüde taze gıda maddeleri yiyerek bu nahoş katkı maddelerinden uzak durmak en iyisidir. En azından yemeklerinizde bazı işlenmiş gıda maddelerinin içerdiği aşağıdaki katkı maddelerinden uzak durmanızda ve etiketlerine baktığınızda kafanızı çevirip şöyle geçip gitmenizde sağlığınız için yarar vardır.
E310 Propyl Gallate
Bu koruyucu, katı ve sıvı yağların bozulmasını önlemek için kullanılmaktadır. Bitkisel yağlarda, et ürünlerinde, dilimlenmiş patateslerde, hazır çorbalarda ve sakızlarda koruyucu katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Çoğunlukla BHA ve BHT katkı maddeleri ile birlikte kullanılır. Kansere sebep olabilir. Gastrit ve cilt tahrişine neden olabilir, kandaki hemoglobine zarar verdiği için bebek ve küçük çocuk gıdalarında izin verilmemiştir.
E320 BHA ve E321 BHT
Butillenmiş hidroksianisol(BHA) ve Butillenmiş hidroksitoluen(BHT) katı ve sıvı yağların bozulmasını, küflenmesini önlemek için kullanılmaktadır. Tahıl ve ürünlerinde, sakızlarda, bitkisel yağlarda, patates cipslerinde, tazeliğini muhafaza etmek için bazı paketlenmiş gıda maddelerinde kullanılmaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda bu katkı maddesinin farelerde kansere sebep olduğu bildirilmiştir. Bebe mamalarında izin verilmemiştir, alerjik reaksiyon yapabilir, hiperaktiviteye, kanserojen, estrojen etkilere ve diğer olumsuzluklara sebep olabilir. Tükete geldiğiniz ürünlerin etiketinde bu katkı maddesinin kullanıldığı bilgisi varsa, bu katkı maddesini içermeyen bir başka marka ürünlere yönelmeniz sağlığınız için daha uygun olacaktır.
E924 Potassium Bromate
Bu katkı maddesi ekmek ve unlu gıdalarda hacım artırmak ve daha güzel ekmekiçi yapısı oluşturmak için kullanılmaktadır. Bromat hayvanlarda kansere sebep olmaktadır. Bromat ABD ve Japonya dışında bütün dünyada yasaklanmıştır.
E621Monosodium glutamate (MSG)
MSG, hazır çorbalar, salata sosları, sucuk, salam, sosisler, tütsülenmiş balık, patates cipsleri gibi pekçok paketlenmiş gıda maddelerinde lezzet artırıcı olarak kullanılmaktadır. Bir yazar ve sinir hastalıkları uzmanı olan Dr. Russell Blaylock’a göre; ani kalp ölümleri ile (özellikle sporcularda) ve MSG ve yapay tatlandırıcılar gibi katkı maddelerin sebep olduğu excitotoxic hasarlar arasında bir bağ bulunmaktadır. Excitotoxinler bir gurup heyecan artırıcı amino asitlerdir ki, bunlar hassas sinir hücrelerinin ölümüne sebep olabilir.
Pekçok tüketici de MSG nin hastalık yapıcı etkisini bizzat yaşamışlardır. MSG içeren gıdaları yedikten sonra ortaya çıkan bu rahatsızlıklar, baş ağrısı, mide bulantısı ve kusmadır.Birçok üründe MSG kullanımı maalesef gizli yapılmakta etikette gösterilmemektedir. Eğer güvenli bir katkı maddesi ise üreticiler neden gizlerler?
E951 Aspartame (Equal, NutraSweet)
Bu yapay tatlandırıcılar diyet soda, diyet gıdalar ve düşük kalorili gıdalarda kullanılmaktadır. 1970 li yıllarda yapılan çalışmalarda farelerde beyin tümörüne sebep olduğu belirtilmiştir. 2005 de yapılan en son araştırmalar küçük dozlarda bile farelerde beyin tümörleri ile birlikte lenf ve kan kanseri meydana getirdiğini ortaya koymuştur.
Aspartama duyarlı insanlar, tüketimden sonra başağrısından, baş dönmesinden ve hallusinasyondan ızdırap çekebilirler. Aspartama duyarlı olan kişilerde anjioödeme veya göz kapaklarında, dudaklarda, ellerde veya ayaklarda şişmeye neden olur.
E950 Acesulfame-K
Asesulfam-K normal şekerden 200 defa daha tatlı dır. Fırın ve pasta ürünlerinde, sakızlarda, jelatinli şekerlemelerde ve meşrubatlarda kullanılmaktadır. İki fare araştırmasında bu maddelerin kansere sebep oldukları ve diğer çalışmalarda ise bu katkı maddesinin güvenirliğinin bulunmadığı ispatlanmaktadır.
Olestra
Olestra, Olean markası ile, krakerlerde ve patates cipslerde katı yağ yerine kullanılmaktadır. Bu sentetik katı yağ vücut tarafından emilememektedir. Bu madde ishale, gevşer bağırsak, karın ağrıları, beden gücünün azalmasına ve gazlanmaya sebep olabilir.
E250-E251 Sodium Nitrite (Sodium Nitrate)
Sodyum nitrit veya sodyum nitrat sucuk, salam, sosislerde, hazır et yemeklerinde, tütsülenmiş balıklarda, tuzlanmış bifteklerde ve diğer işlenmiş etlerde koruyucu, renk verici ve lezzet verici olarak kullanılmaktadır. Bu katkı maddeleri, nitrosaminler denilen kanser oluşturucu kimyasalların oluşumuna yol açarlar. Bazı çalışmalar, tüketilen konserve etler ve nitrit ile insanlarda oluşan kanser arasında bir bağın olduğunu göstermiştir. Nitritler nefes daralması, baş dönmesi ve baş ağrısı ile sonuçlanabilecek rahatsızlıklara sebep olduğu bildirilmektedir. Bebek ve küçük çocukların gıdalarında kullanılması kesinlikle yasaktır.
E220-E228 Sülfitler
SO2, sülfitleyici maddeler (Sülfür dioksit, sodyum veya potasyumsülfit, bisülfit, metabisülfit) olarak da bilinirler. Gıda koruyucusu olarak ve fermente içeceklerin kaplarında kullanılırlar. Fırınlanmış ürünler, çaylar, çeşniler, deniz ürünleri, reçeller, jöleler, kurutulmuş meyveler, meyve suları, konserve ve suyu alınmış sebzeler, dondurulmuş patates ve çorba karışımlarında ve içeceklerde bulunurlar.
Sülfitler göğüste sıkışma, kurdeşen, karında kramp, ishal, kan basıncı düşmesi, başta yanma hissi, halsizlik, nabız hızlanması gibi bulgulara neden olur. Ayrıca sülfitler, bunlara duyarlı astımlılarda astım atağını tetikleyebilir.
Bir çok restoranın salata barında yüksek düzeyde sülfit mevcuttur.
E210-E219 Benzoatlar
Benzoatlar, muz, kek, hububat, çikolata, soslar, katı ve sıvı yağlar, meyankökü, margarin, mayonez, süt tozu, patates tozu ve kuru maya gibi bazı gıdaların işlenmesi sırasında gıda koruyucusu olarak kullanılır. Fırın mamulleri, peynir, sakız, çeşni, dondurulmuş mandıra ürünleri, yumuşak şeker gibi gıda ürünlerinde, kozmetik ürünlerde, diş macunlarında eczacılıkta ağız yoluyla alınan bir çok ilaçta, öksürüğe karşı antiseptik ve mantara karşı merhem yapımında kullanılır. Astıma , sinirsel bozukluğa, ve çocuklarda hiperaktiviteye, kurdeşene neden olabilir ve astımı ağırlaştırabilir.
Bu gurubun önemli bir kısmını parabenler oluşturur. Parabenler gıda, kozmetik ve ilaçlarda koruyucu olarak kullanılırlar. Metil, etil, propil, butil paraben ve sodyum benzoat bunlara örnektirler. Bu maddelere duyarlı kişilerde alındıklarında, ağır cilt bulguları veya deride kızarıklık, şişlik, kaşıntı ve ağrıya neden olurlar.
İngilterede yapılan son araştırmalarda ise parabenlerin kullanıldığı ürünleri tüketen ve göğüs kanserine yakalanmış insanların kanserli dokularında paraben kimyasallar bulunmuştur. Bu parabenlerin, parfüm, deodorant, krem, güneş yağları, çeşitli makyaz ürünleri ve diş macunu kullanımı ile cilten absorbe edilerek vücuda girişinin sağlandığı anlaşılmıştır. Dokulara yerleşen parabenler östrojen hormonlarını artırarak dengeyi bozmakta ve kanser tümörleri oluşmaktadır.
Bu bulgulardan sonra yukarıda ismi geçen ürünlerin paraben içeren çeşitlerinden şiddetle kaçınılması sağlığımızın bir gereği olmalıdır..
Hydrogenated Vegetable Oil(Hidrojene edilmiş bitkisel yağ)
Margarinler gıda katkı maddesi olmadığı halde burada zikretme ihtiyacı duyduk. Zira margarinler burda zikri geçen katkı maddelerinden de daha büyük tehlikeler arzetmektedir.
Hidrojene edilmiş bitkisel yağları yapmak için kullanılan proses, kalp rahatsızlıklarını ve şeker hastalığını teşvik eden trans yağlarını husule getirmektedir. “The Institute of Medicine” tüketicilerin trans yağları mümkün mertebe çok küçük miktarlarda tüketmelerini önermektedir. Etiketlerinde margarin ve bitkisel katı yağları içeren krakerler, kuru pasta, bisküvi, pasta ürünleri, salata sosları, ekmek ve benzeri ürünleri tüketmekten kaçınmalısınız. Bunlar ekseriya ürünün raf ömrünü uzatmak, lezzetini sabit tutmak ve ucuza mal etmek için kullanılmaktadır.
E102 Tartrazin
Renklendirici; Kekler, şekerlemeler, konserve sebzeler, peynirler, sakızlar, sosis, dondurma, portakallı içecekler, salata sosları, mevsim salataları, tatlı, reçel, unlu gıdalar, çerez, konserve balık, hazır çorbalar, alkolsüz meşrubatlar ve ketçap gibi bazı gıdalar tartrazin içerirler. Tartrazin duyarlı insanlarda kurdeşen veya astım ataklarına neden olabilir. tiroid tümörü, kromozom hasarı, hiperaktivite ve aspirin duyarlılığı gibi rahatsızlıklara sebep olabilir;Norveç ve Avusturya'da yasaklandı.
E133 Blue 1 ve Blue 2 (Brilliant blue FCF)
Renklendirici; sentetik kömür katranından üretiliyor; mandıra ürünleri, tatlılar ve içeceklerde kullanılır; farelerde beyin tümörüne sebep olmuştur. Çocukların tüketmesi tavsiye edilmiyor, Belçika, Fransa, Almanya, ısviçre, ısveç, Avusturya ve Norveç'te yasaklandı.
E127 Red 3(Erythrosine)
Renklendirici; kiraz ve vişne, konserve sebze, muhallebi, tatlı, pasta,biskuvi ve çerezlerde kullanılır; ışığa karşı duyarlılığa ve troid hormonu seviyesini arttırıp hipertroidism'e neden olabilir; farelerde yapılan çalışmada troid kanserine neden olduğu saptanmıştır; Avustralya, Amerika ve Norveç'te yasaklandı.
E110 Yellow 6(Sunset Yellow, FCF, Orange Yellow S)
Renklendirici; sentetiktir;unlu gıdalar, pasta, tatlı, çerez, dondurma, içecek ve konserve balık, hazır çorba ve bazı şurup cinsi ilaçların üretiminde kullanılır; yan etkileri kurdeşen, rinit (burun akması), burun tıkanıklığı, alerji, hiperaktivite, böbrek tümörü, kromozom hasarı, karın ağrısı, bulantı ve kusma, hazımsızlık ve iştahsızlıktır; Norveç'te yasaklandı.
Kaynak: http://www.gidaraporu.com/tehlikeli-katki-maddeleri_g.htm
ADO_YORUM: Para için neler yapmadılar ki endüstriciler... Yoğurdumuza domuz, elmamıza-armudumuza zehir, suyumuza çakma şeker, havamıza bol miktarda eksos ağısı kattılar.. Bu liste çok uzun, sattıkları şeylerin üstünde de yazmıyor hepsi, gayet de KANUNİ !.
[Edited at 2018-03-31 17:54 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME
--Alıntı--
Yazı: Deniz Aytekin Mar 30, 2018
Dışarıda yemek yiyenlerin bünyelerindeki ftalat seviyelerinde yüzde 35 artış görüldü
Yapılan yeni bir araştırmada önceki gün restoran ya da fast food zincirlerinde yemek yiyen bireylerin bünyelerindeki ftalat seviyelerinde yemeyenlere göre %35 oranında artış olduğu tespit edildi.
Petrol bazlı bir madde olan ve plastik ürünlerin esnekliği ile dayanıklılığını artıran ftalat; üreme sağlığı bozuklukları, göğüs kanseri, prostat kanseri, endometriyoz, solunum yolu bozuklukları, alerji ve obezite ile ilişkilendiriliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde çocuk ürünlerinde kullanımı yasaklanan ftalat; gıda ambalajlarına ek olarak parfümlerde, deodorantlarda, kozmetik ürünlerinde, sabun ve şampuanlarda da kullanılıyor.
US National Health and Nutrition Examination Survey’in (NHANES) 2005 ile 2014 yılında topladığı bilgilerden yola çıkan araştırmada fast food zincirleri ve restoranlarda satılan hamburger ve sandviçlerde yüksek oranda ftalat bulunduğu tespit edildi. Araştırmaya katılan 10.253 kişiye önceki 24 saatte nerede yemek yedikleri soruldu ve idrarlarındaki ftalat miktarı ölçüldü. Katılımcıların %61’inin son 24 saatte dışarıda yemek yedikleri ve gençler başta olmak üzere dışarıda yemek yiyenlerin idrarındaki ftalat seviyesinde artış görüldüğü tespit edildi.
Sonuçları Environment International’da yayınlanan araştırmayı yürüten; Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’den Dr. Julia Varshavsky; hamilelerin, çocukların ve ergenlerin, hormonların yapısını bozan kimyasallardan daha fazla etkilendiklerini ve bu grubun kimyasallara daha az maruz kalması için çalışmalar yapılması gerektiğini söylüyor.
Kaynak: https://www.yesilist.com/disarida-yemek-yiyenlerin-bunyelerindeki-ftalat-seviyelerinde-yuzde-35-artis-goruldu/
[Edited at 2018-03-30 23:30 GMT] | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "4 Adımda Mutfağınızı Zehirli Kimyasallardan Temizleyin" | Mar 30, 2018 |
--Alıntıdır--
Görkem Gömeç Eki 20, 2016
Dayanamayıp, patates cipsini açıp yediğiniz ve kötü hissettiğiniz zaman kendinize bir soru sormanın zamanı gelmiş demektir: “O patates cipsinin benim mutfağımda ne işi vardı?”
Sağlıklı beslenmek için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri, kontrol edebileceğiniz bir ortam olan kendi mutfağınızı işlenmiş gıdalardan uzaklaştırmaktır. Böylelikle en azından evinizde sizi doğru y... See more --Alıntıdır--
Görkem Gömeç Eki 20, 2016
Dayanamayıp, patates cipsini açıp yediğiniz ve kötü hissettiğiniz zaman kendinize bir soru sormanın zamanı gelmiş demektir: “O patates cipsinin benim mutfağımda ne işi vardı?”
Sağlıklı beslenmek için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri, kontrol edebileceğiniz bir ortam olan kendi mutfağınızı işlenmiş gıdalardan uzaklaştırmaktır. Böylelikle en azından evinizde sizi doğru yoldan uzaklaştırmaya çalışan tehlikelere rastlama riskiniz olamaz.
1. Adım: Mutfağınızı Temizlemek için En Az Bir Saatinizi Ayırın
Detektiflik sevenler için en eğlenceli adım bu olsa gerek. Mutfağınızdaki yiyeceklerin etiketlerini kontrol ederek sağlıklı bir mutfağa ait olmayanları elden çıkarıyoruz.
Tüm dolaplara, çekmecelere bakmayı unutmayın, güvenemediklerinizi bir yerde toplayın.
2. Adım: İçindekileri Okumanın İnceliklerini Keşfedin
İşlenmiş yiyecekler yerine taze yiyecekleri tercih etmeniz önerimiz ama, gene de bazı ürünler kaçınılmaz oluyor. Bu ürünleri tercih edecekseniz aşağıdaki kuralları takip edebilirsiniz.
“İçindekiler”e dikkat edin: Her ne kadar içindekiler etikette yazsa da bazı yiyeceklerin içeriklerini okumak bile zor geliyor. Her ne kadar kesin bir çözüm olmasa da güvenemediğiniz veya en iyisi okuyamadığınız içerikleri tercih etmeyin.
Havalı Kelimelere Güvenmeyin: İçinde günlük şeker ihtiyacımızın fazlası olan “doğal” içecekler, mısır şurubu içeren “tam tahıllı” yiyecekler, bazı kelimeler üzerinden sizi maalesef kandırmaya çalışıyor.
İçindekilere detaylı bir şekilde bakmayı, organik ürünlerin kendine ait özel etiketlerini kontrol etmeyi unutmayın.
3. Adım: Bu Yiyeceklerden Kurtulun
Artık nereye bakacağımızı bildiğimize göre, ne için bakmamız gerektiğini öğrenmemizin de zamanı geldi.
Şeker: En büyük suçluları zaten biliyorsunuz, ama ketçap ve mayonezdeki, salata soslarındaki, işlenmiş gıdalarındaki, “doğal” meyve sularındaki ve gazlı içeceklerdeki şekerlere göz atmayı unutmayın.
Kötü Yağlar: Yağdan korkmanıza gerek yok. İyi yağlar vücudunuz için vazgeçilmez bir ihtiyacı olsa da, kötü yağların vücudunuza yaptığı etkiler dehşet verici. Mısır yağı gibi ağır kızartma yağlarını, kimyasal içeren margarinleri ve tabii ki kızarmış yiyecekleri artık hayatınızdan çıkarmanın vakti geldi.
İyi yağlar hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak için bu içeriğimize bir göz atabilirsiniz.
Yapay Tatlandırıcılar: Aspartam, splenda, sukraloz, sorbitaol vb… Tatlandırıcılar kalori sahibi olmasa da, biliminsanları bu kimyasalların bizi daha fazla açlığa ittiğini, metobolizmamızı yavaşlattığını ve karın yağlarına sebep olduğunu savunuyor.
Bu konu hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
4. Adım: Tazelenin
Artık sağlıksız yiyecekleri mutfaktan çıkardığımıza göre, taze ve sağlıklı yiyecekleri almanın vakti geldi.
Taze Mahsüller: Nişasta içermeyen sebzeler, antioksidan kaynağı dutlar, uzun ömürlü kuruyemişler. Eğer mümkünse, organik, mevsiminde ve yerel yiyecekleri tercih edin.
Organik pazarlar, tüketici kooperatifleri ile iletişime geçebilir, hatta bazı sebze ve meyveleri kendiniz bile yetiştirebilirsiniz.
Sağlıklı beslenme ile ilgili içeriklerimize buradan göz atabilirsiniz.
Baharatlar, Şifalı otlar, Çeşniler: Kendinizin yetiştirebileceği veya güvendiğiniz kaynaklardan temin edebileceğiniz bu tat güçlendiricilerin değerini zaten Anadolu mutfağı da çok yakından tanıyor.
Sebzeleriniz ve diğer yiyecekleriniz ile yapacağınız yemeklerin en yakın dostu bu 3’lü olacaktır.
Protein: Et tüketiminin çevreye verdiği zararın yanında etik kısmı da detaylı olarak tartışılmakta. “Proteini ne yapacağız peki” diyenlerin hemen ete koşmasına gerek yok bu içeriklerimizde protein içeren sebze meyvelere göz atabilir, karbon ayakizinizi ve vicdanınızı rahatlatabilirsiniz.
Kaynak: The Chalkboard 2. kaynak: https://www.yesilist.com/4-adimda-mutfaginizi-zehirli-kimyasallardan-temizleyin/
ADO_YORUM: Yahu insan pazardan marul, maydonoz, dereotu, roka bile alırken işkillenir mi? İşkillenir cancağızım; eğer üretimde kullanılan ilaç deliliğinden birez habarı varsa hem de nasıl işkillenir. Yukarıda, güzel kardeşimiz, etiketi okuyun-mokuyun diyerekten bişeyleri çevirmiş Türkçeye ama... Etiketin hepsini okuyacak kadar bilgin olsa ne olacak da.. Hepsini yazıyorlar mı içine kattıklarının, o ürünler nerede hangi koşullarda üretilerek ambalaja girdi acaba??? Böyle giderse "organik" diye satılanlar, geleneksel yöntemlerle üretilenlerden bile tehlikeli olacak... Ne bok yiyeceğimi gerçekten şaşırmış durumdayım a dostlar.
[Edited at 2018-03-31 00:31 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "İşlenmiş Gıdalardaki Tehlike (MSG!)" | Mar 31, 2018 |
İşlenmiş Gıdalardaki Tehlike (MSG!)
Sessizce zehirleniyormuyuz acaba. İşlenmiş gıdalarda bulunan diğer adıyla çin tuzu olarak bilinen MSG (Monosodyum glutamat) maddesi hemen hemen tüm işlenmiş gıdalarda bulunmaktadır. Ne zaman icat edildi? ilk ne zaman kullanıldı. İlk olarak Japonya'da deniz yosununa vermiş olduğu tattan yola çıkılarak elde edilen msg maddesi günümüzde halen kullanılmaktadır. Yiyeceklere güzel tat verir ve beşinci tat duyusunu oluşturmasıyla tanınmaktadır. Daha çok Uzakdoğu ve Çin yemeklerinde kullanılmaktadır.
1959 yılında FDA bu madde için GRAS (Generally Recognized As Safe) Genellikle Güvenli Olarak Bilinir etiketini uygun görmüş ve o zamandan beri değiştirmemiş. Amerika Birleşik Devletlerinde kullanılmaya başlandıktan yıllar sonra top literatürüne Çin Rastoranı sendromu olarak girmiştir. Özellikle sinir sistemi üzerinde yaptığı tahribatı konu alan “öldüren lezzet” isimli bir kitap dahi yazılmıştır...
Bu konuda Dr. Mercola’nın bir yazısının özeti şu şekilde;
Çin tuzu nedir
Msg nedir
MSG birçoklarının düzenli olarak tükettiği binlerce yiyeceğe eklenen bir lezzet arttırıcı. Piyasadaki en kötü gıda katkılarından biri.
MSG bir eksitotoksin, bu hücreleri aşırı uyararak hücrelerin tahrip olmasına ve ölmesine neden olan madde demek. Çeşitli düzeylerde beyin tahribatına neden olabildiği gibi öğrenme güçlüğünü tetikleyen veya kötüye götüren bir etkisi de belirlenmiş.
MSG’nin düzenli kullanımının sık rastlanan yan etkileri arasında obezite, göz hasarı, baş ağrısı, yorgunluk ve oryantasyon bozukluğu, depresyon, çarpıntı, karıncalanma ve uyuşma sayılabilir.
İlk yapılan çalışmalarda ABD nüfusunun %25-30’unda MSG intoleransı bulunduğu belirlenmişken günümüzde bunun %40 olduğu tahmin ediliyor.
Genel olarak bir yiyecek işlenmişse MSG içerdiğini var sayabilirsiniz. O nedenle taze, doğal ve bütün yiyeceklerle beslenmek, işlenmiş gıdalardan uzak durmak gerekiyor.
Kaynak: saglikliyasiyoruz.com | |
|
|
Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "(MSG) Monosodyum Glutamat Çin Tuzu Nedir ? Zararlı Mıdır?" | Mar 31, 2018 |
--Alıntıdır--
Kimin yazdığı belli değil 29 ARALIK, 2015
_____
Merhaba sevgili okuyucularım. Bugün ki yazımızda Monodosyum glutamat olarak adlandırılan halk arasında Çin Tuzu diye geçen bu kimyasalın zararlı yönleri, hangi gıdalara eklenir, etkisi nedir?.. Bu bilgileri sizler için derledik…
(MSG) Monodosyum Glutamat ‘ Çin Tuzu’ Nedir?
Kısa adı MSG olarak adlandırılan Monodosyum glutamat çin tuzu olarak adlandırı... See more --Alıntıdır--
Kimin yazdığı belli değil 29 ARALIK, 2015
_____
Merhaba sevgili okuyucularım. Bugün ki yazımızda Monodosyum glutamat olarak adlandırılan halk arasında Çin Tuzu diye geçen bu kimyasalın zararlı yönleri, hangi gıdalara eklenir, etkisi nedir?.. Bu bilgileri sizler için derledik…
(MSG) Monodosyum Glutamat ‘ Çin Tuzu’ Nedir?
Kısa adı MSG olarak adlandırılan Monodosyum glutamat çin tuzu olarak adlandırılmaktadır. 1900’lü yıllarda Japonya’da bulundu ve Çin’de yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Japonya’da kambu adı verilen bitkinin suyu çıkarılması ve kristallendirerek ortaya çıkmıştır. Kısa Kodu E-621'dir. Doğal olarak sentezlenebilen bu amino asit zaten gerekli olmadığı halde gıdalarda kullanılarak fazlalık oluşturmaktadır. Normal olarak Çin tuzunun herhangi bir tadı yok fakat hangi gıdaya katılırsa katılsın o gıdanın tadını pekiştirici, tadı güzel hale getirme etkisi vardır. MSG; kırmızı et, balık, tavuk eti, çok sayıda sebze, sos, çorba ve terbiye karışımlarıyla iyi uyumludur. Her şeyin fazlası gibi bununda fazlası zararlıdır. Gıdanın tadı güzel olması için gereğinden fazla gıdaya katılması durumunda gıdanın tadını bozabilmektedir.
MSG ‘Çin Tuzu’ zararlı mıdır?
Evet arkadaşlar burada biraz da kendi yorumlarımızı katmak durumundayız. Yapılan en güncel araştırma 2004 yılına aittir ve buda oldukça eski bir süredir. Bu bilgiler ışığında yapılan deney ve araştırmalar düşük sayıdadır. Yazılan bir çok makalede zararlı diyenler de var,zararı yok diyenlerde bir hayli vardır.Dünya MSG ticaretinde MSG üreten ülke sayısı oldukça azdır. Bunu üreten ülkeler bu ticaretten iyi para kazanmaktadır. Bu yüzden MSG nin zararlı olduğunu tabi ki söylemeyecektir. Bu pazarın sona ermesini istememektedir. Ayrıca büyük Amerikan gıda şirketleri birçoğu MSG kullanmaktadır bu yüzden de bu katkı maddesinin yasaklanmasını istememektedir.
Günümüzde büyük bir sorun haline gelen oboziteyede değinmeden geçemeyeceğiz. Bu katkı maddesi yeme isteğini arttırmaktadır. Özellikle hamburger, cips gibi gıdalarda kullanılmaktadır. Bilindiği üzere bu gıdalar oldukça yağlıdır ve MSG katılarak tatları daha ilgi çekici hale getirilerek oboziteye davetiye çıkarılmaktadır. Bu etki MSG’nin zararlı bir katkı maddesi olması için yeterlidir.
Ne yediğinizi bilmezseniz obezite kaçınılmaz
SAĞLIK AÇISINDAN BAZI ZARARLI ETKİLERİ
• Nörotiksin bir kimyasal olan MSG, sinir hücrelerini tahrip etmektedir.
• Sebep olduğu hastalıklar ise, merkezi sinir sistemi tahribatına bağlı olarak Alzheimer, Parkinson, Huntington hastalıkları ve Sara (epilepsi),
• Retinal dejenerasyonu (göz retina tabakası hasarı),
• Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, Obezite,
• Büyüme hormonunun baskılanması,
• Pankreas hasarı, insülinde artış ve buna bağlı olarak diyabet gelişimi,
• Böbrek ve karaciğerde hasar,
• Bu madde hamilelerde plasenta bariyerini geçerek bebeklerinde aynı etkilere maruz kalmasına neden oluyor.
MSG ile doymak nedir bilmezsiniz
Değerli okurlarım… Bir gıdanın en güzel hali doğal halidir. Bir gıdayı yapay yollarla daha çekici hale getirmek hiçbir şekilde faydalı olamaz. Şuan ispatlanmamış olsa bile zararlı değildir kanısına varılmaması gerekir.5 kg ı 75 tl gibi ucuz bir fiyattan satılması nasıl bir madde olduğunu aslında özetlemektedir. İspatlanmış bir durum olmasa bile bu soruyu vicdanımıza sormak yeterlidir. Sizler de kendinize bu soruyu sorun. Yapay yollarla tadı iyi hale getiren bir katkı maddesi sizce sağlıklı olabilir mi?
Bu konuda çevremizi bilinçlendirmemiz gereklidir. Bu yazımızı paylaşarak sizde diğer insanlara faydanız dokunabilir. Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın…
-------
Kaynak: Kimin yazdığını bulamadım.
[Edited at 2018-03-31 00:11 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "Hileli ürün satan yerler isim değiştirdi" | Apr 1, 2018 |
--Alıntıdır--
Yeni Şafak Haber Merkezi 01 Nisan 2018, 08:58 Son Güncelleme: 01 Nisan 2018, 09:09
Bir firma da İzmir'de öğrencilerin 'Ucuz' diyerek gittiği lokanta. Öğrenci menüleriyle bilinen mekan adını değiştirdi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hileli ürün gerekçesiyle ceza kesip sitesinden teşhir ettiği firmalar cezayı ödeyip faaliyete devam ediyor. Halkın sağlığıyla oynayan bu şirketlerin bazıları isim değişikliğine giderken, büyük bölümü buna bile ihtiyaç duymuyor
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, geçen hafta internet sitesinden son teşhir listesini yayınladı. Listede et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, bitkisel yağ, bal, takviye edici gıdalar, çikolata ve enerji içeceği gibi ürünlerde taklit veya tağşiş (karışık ürün) kullandığı kesinleşen 173 firma ve bu firmalara ait 282 parti ürünü kamuoyuna açıkladı. Ceza kesilmesine rağmen bu firmaların büyük bir bölümünün yasal boşluklardan yararlanarak faaliyetlerine devam ettiği anlaşıldı.
‘CEZAYI GÖZE ALIYORLAR’
Taklit ve tağşiş konusunda caydırıcı cezalar uygulanamamasının temel sıkıntı olduğunu kaydeden Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Zafer Şenyurt halk sağlığına kasteden durumu şöyle anlattı: “Genelde firmalar kapatılmıyor. Bu çok ağır bir yaptırım olur ki, öyle olması lazım. Mevzuatta çok düşük para cezaları var. Ama kapatma cezası mükerrer suçlarda söz konusu. Dolayısıyla caydırıcı olmuyor. Taklit ve tağşiş konusunda yaşanan temel sıkıntı denetimlerin ve tespit edilen kusurlarla ilgili cezai müeyyidelerin yetersiz olması. Yargı da bu firmalarla ilgili kararını mevzuata bakarak verecek. Bu tür firmalar para cezalarını göze alıyorlar. Kullandığı hileli üründen zaten para cezasını karşılıyor.”
‘SADECE 1 KAPATMA’
Yönetmelik hakkında bilgi veren Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 2. Başkanı Selçuk Esen ise şunları söyledi: “5996 sayılı ‘Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 26. maddesinde ihtiyati tedbir (geçici olarak üretimin durdurulması, piyasaya arz, tüketimi engelleme, toplatma) kısmı da var. Ama bu fiilen uygulanmıyor. Esas etkili olacak şey üretimi durdurma ve kapatma cezası olacaktır. Bugüne kadar sadece 1 yerde uygulanmış. Öyle olursa caydırıcılığı olmaz”
İŞTE O FİRMALARDAN SADECE BİRKAÇI
CEZA YEDİ TIKLIM TIKLIM
Hileli ürün ya da tağşiş nedeniyle 1 hafta önce bakanlığın sitesinden teşhir ettiği yerlerden biri İstanbul Haseki’de Millet Caddesi üzerinde yer alan bir börekçi. Ancak bakanlığın teşhirini sitede kaç kişinin denk düşüp görebildiği meçhul. Habertürk'ün haberine göre, mekân kapatma cezası da almadığı için faaliyetini sürdürüp, her gün yine dolup taşıyor. Durumdan haberdar olan bazı vatandaşlar ise isyan ediyor: “Her gün önünden geçiyoruz, kimsenin teşhirden haberi yok, içerisi yine tıklım tıklım. Bakanlık hileli ürün kullanan firmaları yerinde teşhir etmeli, neden ceza aldığını ise kapısına astırmalı. Böylece hem vatandaş oraya habersiz gittiğinde durumu öğrenir, hem de bu firmalara en büyük yaptırım olur.”
Ataşehir’deki ‘Gaziantep Yörem Kebap’ da listeye ‘kanatlı hayvan eti’ nedeniyle girdi. Faaliyetine devam eden işyerinin önünde servis için duran 3 motosiklet dikkat çekti.
8 KEZ DENETLENDİ, 5’İNDE DOMUZ ETİ ÇIKTI
Bakanlığın listesinde yer alan firmalardan biri de Tekirdağ Çorlu’da faaliyet gösteren En-Sel Gıda. Firmanın kuru köfte ve sebzeli pişmiş köfte numunelerinde domuz eti tespit edildi. İlk olarak 2017 Mart’ında yapılan denetimde domuz eti bulunan gıda firmasının bir yıl içinde toplam 8 kez denetlendiği, 5’inde köftelerde domuz eti tespit edildiği ortaya çıktı. Bunun yanı sıra 3 kez tarihi geçmiş ürün kullandığı belirlenen firmaya, ayrıca ürünlerini nereden aldığını belgeleyemediği için de toplam 50 bin liralık ceza kesildi.
SADECE TABELA DEĞİŞTİ
Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü firma hakkında ‘İnsan sağlığını tehlikeye düşürmek’ten savcılığa suç duyurusunda bulundu. Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın firmayla ilgili soruşturmayı sürdürdüğü belirtildi. Ceza ve soruşturmaya rağmen faaliyetlerini sürdüren firma, liste açıklandıktan sonra ismini ‘Atael Gıda’ olarak değiştirdi.
‘KAPATAMIYORUZ’
Tekirdağ Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Zekeriya Sarıkoca’nın olayla ilgili sözleri, durumun vahametini net olarak ortaya koyuyor: “2017 yılının Mart ayında alınan 2 numunede domuz eti tespit edilmesi üzerine En-Sel Gıda Firması’na para cezası keserek savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Ürünleri bozuk çıkan, Türk Gıda kodeksine aykırı davranan işyerlerini takibe aldık. Bu yıl şubat ayındaki denetimde de yine köftesinde domuz eti çıktı. Fakat mevzuattaki boşluktan dolayı firmayı kapatamıyoruz. En önemli kısmı bu. Firmaya 3 kez de son kullanım tarihi geçmiş ürün kullanmaktan olmak üzere toplam 8 kez ceza yazdık. İzlenebilir kayıtları istiyoruz, ‘Bu ürünleri nereden alıyorsun ve nasıl getiriyorsun’ dediğimizde onu da belgeleyememiş. Bundan dolayı da ceza kesmişiz. Firmayı kapatma yetkimiz yok. Biz suç duyurusunda bulunuruz, gerisi yargının takdirine kalmıştır. Sadece hijyenik değilse kapatma yetkimiz var.”
MEKÂN AYNI, İSİM YENİ
Diyarbakır’da Canım Ciğerim Ocakbaşı ve Kahve Diyarı’nın ürünlerinde, geçen yıl yapılan denetimlerde tek tırnaklı hayvan eti tespit edildi. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, işyerlerine en üst sınırdan 16 bin lira ceza kesti.
Ancak Kahve Diyarı isim değiştirerek faaliyetlerine devam etti. Canım Ciğerim Ocakbaşı ise ‘müşterisinin azalması’ nedeniyle kapandı.
‘KONSEPT DEĞİŞTİRDİK’
İzmir’de üniversite öğrencilerinin yoğunlukla yaşadığı Bornova Küçükpark’taki bir dürümcü ile köfteci kara listede yer aldı. ‘Londra 1 Dumanlı Köfte’ isimli işyeri, liste yayınlandıktan sonra iki gün içinde isim değiştirdi. Müşterilerine ‘konsept değiştirdiğini’ açıklayan işyeri ‘Ocakbaşı’ olarak hizmete devam ediyor. İşyeri sahibi hileli ürün sattıklarından haberdar olmadıklarını, tedarikçilerini değiştirdikleri belirtti. ‘Dürüm Evi’ ise hiçbir değişikliğe gerek duymadan servisi sürdürüyor.
Kaynak: https://www.yenisafak.com/ekonomi/hileli-urun-satan-yerler-isim-degistirdi-3191999 | | | Adnan Özdemir Turska Local time: 08:11 Član (2007) nemački na turski + ... POKRETAČ TEME "Çin tuzu tehlike saçıyor!" | Apr 2, 2018 |
--Alıntıdır--
http://www.milliyet.com.tr/cin-tuzu-tehlike-saciyor--pembenar-detay-genelsaglik-1899658/
Mersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başaralı, halk arasında ’Çin tuzu’ olarak bilinen, birçok gıda ürününde aromayı belirginleştirmek ve o ürüne dair iştahı artırmak için kullanılan mono... See more --Alıntıdır--
http://www.milliyet.com.tr/cin-tuzu-tehlike-saciyor--pembenar-detay-genelsaglik-1899658/
Mersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başaralı, halk arasında ’Çin tuzu’ olarak bilinen, birçok gıda ürününde aromayı belirginleştirmek ve o ürüne dair iştahı artırmak için kullanılan monosodyum glutamat maddesinin tehlike saçtığını ifade ederek, önemli açıklamalarda bulundu.
Mersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başaralı, halk arasında ’Çin tuzu’ olarak bilinen, birçok gıda ürününde aromayı belirginleştirmek ve o ürüne dair iştahı artırmak için kullanılan monosodyum glutamat maddesinin tehlike saçtığını ifade ederek, "Bu maddenin bulunduğu yiyecekleri tüketenlerde doyma hissi kaybolduğu için obezite kaçınılmaz bir son olabilmektedir" dedi.
Çin tuzu ile ilgili açıklama yapan Müdür Başaralı, MSG, Vetsin ya da E621 olarak da bilinen monosodyum glutamatın birçok gıda ürününde aromayı belirginleştirmek ve o ürüne dair iştahı arttırmak için kullanılan bir katkı maddesi olduğunu söyledi. Cipsten kuruyemişe, hamburgerden soslara her türlü yiyecekte bulunan bu maddenin halk arasında bilinen adının Çin tuzu olduğunu vurgulayan Başaralı, "Bunu içeren yiyeceklerin yemeye teşvik ettiği, bağımlılık yaptığı iddia edilmektedir. Sonuç ise çağın hastalığı obezite olmaktadır. Yiyecek maddelerine katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından olduğundan daha lezzetli olarak algılanmasını sağlar. Ne tatlı ne tuzlu ne acı ne de ekşidir. Etkisini tat almayı arttırarak gösterir. Tat alma duyusu, dil üzerindeki yaklaşık 200 adet tat tomurcuğunun içine tükürük tarafından ayrıma uğrayan kimyasal maddelerin girmesiyle başlar. Burada oluşan sinyaller, sinirler yoluyla beyne taşınarak tat alma duyumuzu harekete geçirir. MSG içeren gıdalar dilimiz üzerindeki tat alma tomurcuklarının hassasiyetini arttırarak yediğimiz yiyeceğin olduğundan çok daha lezzetli algılanmasına neden olur" diye konuştu.
"ÇİN TUZUNA BUGÜN HER YİYECEKTE RASTLAMAK ARTIK MÜMKÜNDÜR"
Bugün yiyeceklerin lezzetini artırmak için kullanılan bu maddeye hemen her yiyecekte rastlamanın mümkün olduğunun altını çizen Başaralı, "Kuruyemişten sakıza, hamburgerden salata sosuna, cipsten çiğköfteye hatta kuruyemişe kadar birçok yiyecek maddesine eklenmektedir. Ambalajların üzerinde MSG, monosodium glutamate ya da E-621 yazıyorsa bilmeliyiz ki onun içinde bu madde kullanılmıştır. Son 15 yıla damgasını vuran ve sık sık tartışılan MSG, yiyeceklerin lezzetini artırıyor. Bu maddenin bulunduğu yiyecekleri tüketenlerde doyma hissi kaybolduğu için obezite kaçınılmaz bir son olabilmektedir. MSG’li yiyeceklerden sonra alınan normal besinlerde tat alma duyarlılığımız azalır. Yapılan araştırmalarda, çocukların ve gençlerin yedikleri hazır gıda yiyeceklerden sonra diğer besleyici gıdaları tat alamadıkları gerekçesiyle yemek istemedikleri gözlemlenmiştir. MSG içeren gıdalara yatkınlığı olan kişiler bu nedenle sadece bu gıdalarla beslenme eğilimi göstermektedir. Tıpta bu durum ’bağımlılık’ adı altında tanımlanmaktadır" ifadelerini kullandı.
MONOSODYUM GLUTAMATIN BAZI ZARARLARI
Monosodyum glutamatın zararları konusunda da bilgi veren Başaralı, sözlerini şöyle sürdürdü: "MSG bir çeşit nörotoksindir, yani sinir hücrelerine zarar verir. Bu yüzden merkezi sinir sistemi tahribatı ve buna bağlı olarak alzheimer, parkinson, huntington hastalıkları, epilepsi oluşmasına neden olabilir. Retinal dejenerasyon yapabilir. Yağ birikimi ve doyma mekanizmasında bozukluk yaparak obezite yapabilir. Büyüme hormonu baskılanması dolayısıyla gelişim geriliği yaratabilir. İnsülin salınımının uzun süreli artmış seyrine bağlı pankreas hasarı ve bunun sonucunda diyabet gelişimi oluşturabilir. Kimyasalın metabolizmasında görev almalarından ötürü böbrek ve karaciğerde hasar meydana getirebilir. Hamilelerde plasenta bariyerini geçerek bebeklerin de aynı etkilere maruz kalmasına neden olabilir. Bu maddeyi tüketen astımlı hastalarda ağır astım atakları tetiklenebilmektedir. Bu tür reaksiyonlar fazla miktarda MSG alınması sonucunda oluşur. Monosodyum glutamat katkılı ürün gruplar hemen hemen tüm cipslerde, fast food gıdalarda bazı katı ve ekmek üstü yağlarda, et ve tavuk suyu tabletlerinde, hazır çorbalarda, hazır soslarda, tatlı-tuzlu hazır ürünlerin bazılarında."
Başaralı, aileleri de uyararak, özellikle çocukların sağlığı için MSG içerikli ürünlerden sakınmalarını istedi.
Yeri: http://www.milliyet.com.tr/cin-tuzu-tehlike-saciyor--pembenar-detay-genelsaglik-1899658/
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntıdır--
TRT HABER 03 Mart 2018 Cumartesi 17:44
Uzakdoğu mutfağının vazgeçilmezi "Çin tuzu" Pakistan'da yasaklandı
Pakistan'da "Çin tuzu" olarak bilinen Monosodyum Glutamat sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Bu madde, Uzakdoğu mutfağının vazgeçilmezleri arasında bulunuyor.
Pakistan'daki Yüksek Mahkeme, Çin tuzunun kullanımını, ithalatını ve ihracatını, sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle yasakladı.
Mahkeme, yasağın kabinede de ele alınarak, kararın ülkedeki 4 eyalet ve 3 özerk bölgeye de bildirilmesini istedi.
Uzakdoğu mutfağında yoğun şekilde kullanılıyor
Çin tuzu olarak bilinen Monosodyum Glutamat, gıdalarda aroma artırıcı olarak kullanılıyor. Gıdaların orijinal tadını artırarak aromalı hale getiren bu madde, Uzakdoğu mutfağında yoğun olarak kullanılıyor.
Uzmanlar, Çin tuzunun merkezi sinir sistemini tahrip ettiği ve bağımlılık yaptığı uyarısında bulunuyor.
Avrupa Birliği ülkelerinde üç aylığa kadar olan bebeklerin gıdalarında kullanımı yasaklanan Çin tuzunun kullanımı, aralarında ABD’nin de bulunduğu yaklaşık 50 ülkede sınırlandırılmıştı.
Kaynak: AA
Yeri: http://www.trthaber.com/haber/dunya/uzakdogu-mutfaginin-vazgecilmezi-cin-tuzu-yasaklandi-353583.html
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntıdır--
Ben yemiyorum çin tuzu yediriyor
Star/ İnci Döndaş/[email protected]
20.04.2013 23:29 - Güncelleme: 20.04.2013 23:31
Cipsten kuruyemişe, hamburgerden soslara her türlü yiyecekte bulunuyor. Hatta sokakta satılan döner ve çiğköftede bile var! Bahsettiğimiz madde Çin tuzu. Bunu içeren yiyeceklerin yemeye teşvik ettiği, bağımlılık yaptığı iddia ediliyor. Sonuç ise çağın hastalığı obezite!
Ne tatlı ne tuzlu ne acı ne de ekşi. İnsanın tat duyusunun artık beşincisi de var: Monosodium glutamate, kısa adıyla MSG ve yaygın ismiyle Çin tuzu. İlk keşfedildiği yıl 1866. Alman kimyager Karl Heinrich Leopold Ritthausen buldu. 1907’de Tokyo Üniversitesi’nden kimya profesörü Kikunae Ikeda, Japon muftağında sıkça kullanılan deniz yosununun içinde bulunan bu maddeyi ayrıştırdı. İnsanın dilindeki acı, ekşi, tatlı ve tuzludan farklıydı. Ikeda, bu maddeye ‘umami’ adını verdi. Umami’nin Türkçe karşılığı ‘lezzetli’. Bu madde aslında monosodium glutamate’tı (MSG). Aslında glutamik asidin tuzu. Dr. Ikeda, bunu keşfetti, patentini aldı ve bugün tüm dünyada lezzet artırmak için kullanılan bu maddenin üretiminin başlamasına sebep oldu. Ajinomoto adlı bir firma MSG’yi önce Japonya’da üretti ama bu madde tüm dünyada popüler oldu. Yiyeceklerin lezzetini artırıp geliştiriyordu. MSG’ye ‘Çin tuzu’ da deniliyor. Japonya’da üretilmesine karşın, ‘Çin tuzu’ denilmesinin nedeni Uzakdoğu denince çoğu kişinin aklına Çin’in gelmesi.
DOYMA HİSSİ KAYBOLUYOR
Bugün yiyeceklerin lezzetini artırmak için kullanılan bu maddeye hemen her yiyecekte rastlamak mümkün. Kuruyemişten sakıza, hamburgerden salata sosuna, cipsten çiğköfteye hatta kuruyemişe... Ambalajların üzerinde MSG, monosodium glutamate ya da E-621 yazıyorsa bilin ki onun içinde bu madde kullanılmış. ABD’li bazı uzmanlar MSG’nin yiyecek ambalajlarında 25 farklı isimle belirtildiğini söylüyor, ‘doğal lezzet’ veya ‘hidrolize bitkisel protein’ diye yazıldığını savunuyor. Son 15 yıla damgasını vuran ve sık sık tartışılan MSG, yiyeceklerin lezzetini artırıyor, insana yedikçe yediriyor. Yapılan araştırmalara göre yol açtığı en bilinen sorun obezite. Çünkü uzmanlar bu maddenin bulunduğu yiyecekleri yiyenlerde doyma hissi kaybolduğu için aşırı şişmanlığın kaçınılmaz bir son olduğu konusunda uyarıyor. Fareler üzerinde yapılan deneylere göre epilepsi, Alzheimer, parkinson, öğrenme güçlüğü gibi nöro-toksisiste etkisi var. Astım ve alerji, kalp ritm bozukluğunun yanı sıra retinada harabiyete neden olduğu da belirtiliyor.
50 ÜLKEDE KULLANIMI SINIRLI
AB ülkelerinde üç aylığa kadar olan bebeklerin gıdalarında kullanımı yasaklanan MSG, aralarında ABD’nin de bulunduğu yaklaşık 50 ülkede kullanımı sınırlandırıldı. Türkiye’de kullanımı serbest, lokantalardaki yemeklere lezzet vermesi için bile kullanıldığı iddia ediliyor. Hatta bazı açık artırma sitelerinde bile satılıyor. ‘Yavaş zehir’ olarak da anılan, mobilyadan kıyafete her şeyin organik olanının tercih edildiği günümüzde özellikle yiyeceklerin içinde bulunduğu için çok tartışılan bir madde MSG. Türkiye’de de sık sık gündeme geliyor ve uzmanlar bu maddenin en azından sınırlandırılması gerektiğine inanıyor... Peki uzmanlar, ayrıntılarıyla ne diyor? İşte yanıtları...
Kereste tozunu bile lezzetli hale getirir!
SAĞLIK ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer’in MSG ile ilgili söyledikleri ürkütücü: “Bu maddenin tadı ne acı, ne tatlı, ne ekşi, ne tuzlu. ‘Beşinci tat’ olarak nitelendiriliyor. Mesela kereste tozunun içine koyun, onu yenebilecek kıvama getirin ve dünyanın en iyi ballarının yanına koyup 100 kişiye tattırın. 100’ü de MSG’li kereste tozunun daha iyi olduğunu söyleyecektir!”
MSG’nin kaynağı Özer’e göre farklı. Örneğin 2001’de domuzdan üretildiği ortaya çıkınca yer yerinden oynamış. “Mısır ve buğdaydan da elde ediliyor” diyor Özer. En büyük üreticisi Japon firması, Özer hatta dünyada kakaodan sonra en yaygın ticari hacme sahip madde olduğunu söylüyor: “30 milyar dolar ticari hacmine sahip. Dünyada yaklaşık 50 ülkede kullanımı sınırlandırıldı. ABD de bu ülkeler arasında. Sınırlamanın bir anlamı yok, kamuoyunu teskin etmek için alınan bir karar. Tamamen yasaklanması gerekiyor çünkü yapılan araştırmalara göre obezitenin nedenlerinden biri. Sindirim ve mide problemlerine de neden olduğu saptanmış. Ayrıca bağımlılık yapıyor. İçinde olmayan yiyecek neredeyse yok gibi... Lokantalardaki yemeklere bile konuluyor. Katkı maddesi satan pazarlamacılar bunu pazarlıyor. Neden her köşe başında çiğköfteci var? Çünkü içine MSG koyarak lezzetini artırıyorlar, yiyen bir daha yiyor. Bu maddeyi içeren yiyeceği yiyenler katıksız yiyeceklerin tadını beğenmiyor. “
KÖTÜLEMEK YANLIŞ HERŞEYİN FAZLASI ZARAR
YEDİTEPE Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Ana Bilim Dalı Başkan Prof. Dr. Erdem Yeşilada, Çin tuzunun doğal kaynaklarda ve insanın protein yapısında bulunan bir madde olduğunu, geçen yüzyılda ise bunun biyoteknolojik yöntemlerle üretildiğini söylüyor. MSG’nin glutenden elde edildiğini anlatan Yeşilada, glutenin buğdayda bulunduğunu söylüyor. Yeşilada, MSG’nin yıllardır tartışıldığını, kanser sebebi olarak gösterildiğini ancak herhangi bir bağlantı kurulmadığını anlatıyor: “Tuz ve şekerin nasıl fazlası zarar ise her şeyi fazlası zarar. Bu madde çok yedirdiği için obeziteye neden olabilir. Örneğin cipslerde kullanılan bir madde bu. Cips paketini açınca dibini görüyorsunuz, o kadar yemek tansiyonu yükseltebilir.” Bazı kişilerin alerjik bünyeye sahip olduğunu, bir şeyi kullandıklarında o kişilerde alerji gelişebileceğini de belirten Yeşilada papatya örneğini veriyor: “Biz papatyayı bebeklere bile verirken, bazı kişiler papatyadan ölebiliyor. Burada papatyaya kötü diyebilir miyiz? Nedeni bazı kişilerin alerjik olmaları. Bir şeyi çok kullanırsa alerji gelişebilir. Bir madde bazılarını öldürdü diye onu kötülemek yanlış. Her şeyin fazlası da zararlı.”
PAKET GIDALARDAN UZAK DURUN
GÖĞÜS Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, glutamik asit proteinlerinin vücutta zaten üretildiğini ve dışarıdan alınmasının şart olmadığını söylüyor: “MSG, besin değeri olmayan bir madde. Besinleri lezzetli ve çok yenilebilir hale getiriyor. İnsan sağlığına hiçbir faydası yok. Yapılan araştırmalara göre beyin ve karaciğere toksik etkisi var. Obeziteye neden oluyor. Astım ve alerjinin yanı sıra retinada hasar yaratıyor. Bir de ‘Çin restoranı sendromu’ var, bu MSG’ye duyarlı kişilerde ortaya çıkıyor. Bir Çin restoranında yemek yiyenlerde tanımlandığı için bu isim verilmiş. 2-3 saat süren şikayetler arasında göğüste daralma hissi, çarpıntı, bulantı, ishal, terleme, kol ve bacaklarda karıncalanma var.” Küçükusta glutamik asidin doğal olarak istiridye, midye gibi deniz kabukluluları, rokfor ve parmesan peyniri, domates, ceviz, brokoli, patates, mantar ve bazı yosunlarda belli miktarda bulunduğunu söylüyor. Ama paket gıdalardaki MSG kimyasal yöntemlerle üretilen versiyonu. Dolayısıyla tatlısından tuzlusuna paket gıdalardan uzak durulması tavsiyesinde bulunuyor.
KANSERE YOL AÇTIĞI YÖNÜNDE VERİ YOK
ONKOLOJİ profesörü Yavuz Dizdar, MSG’nin kansere neden olup olmadığı konusunda yeterli veri bulunmadığını ancak sinir sistemini uyarıcı etkisine dikkat çekiyor. MSG’nin bağımlılık yarattığını, bağımlılığı pekiştirdiğini söylüyor. Dizdar’a göre içinde MSG bulunan yiyeceği yiyip de doymamanın nedeni bu etki: “Günümüzde yiyecekler o kadar çok işlemden geçiriliyor ki sonuçta lezzeti kayboluyor. İşte MSG yiyecekleri lezzetli hale getirmek için kullanılan bir madde. Yiyeceklerin tadını artırıyor, pekiştiriyor. Tuzlu ve gevrek yiyeceklerde daha çok kullanılıyor. Benim tavsiyem paket gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmak.”
Kaynak: http://www.star.com.tr/pazar/ben-yemiyorum-cin-tuzu-yediriyor-haber-747118/
▲ Collapse | | | Strana na temi: < [1 2 3 4] > | To report site rules violations or get help, contact a site moderator: You can also contact site staff by submitting a support request » Gıda güvenliği, İşlenmiş gıdalar, Doğal gıdalar, Ne yiyelim ne içelim... No recent translation news about Turska. |
Trados Studio 2022 Freelance | The leading translation software used by over 270,000 translators.
Designed with your feedback in mind, Trados Studio 2022 delivers an unrivalled, powerful desktop
and cloud solution, empowering you to work in the most efficient and cost-effective way.
More info » |
| Pastey | Your smart companion app
Pastey is an innovative desktop application that bridges the gap between human expertise and artificial intelligence. With intuitive keyboard shortcuts, Pastey transforms your source text into AI-powered draft translations.
Find out more » |
|
| | | | X Sign in to your ProZ.com account... | | | | | |