Strana na temi: < [1 2 3] > | Çeviri-Çevirmenlerle İlgili Haberler.... Objavljivač niti: sevinc altincekic
| eeeeeeeee.. kullanılmayan e lerin yerine! | Dec 22, 2005 |
Semra Maden-Balamir wrote:
Evet çok ilginç sahiden. Kitabýn Almanca çevirisi de var, hatta 1986da yapýlmýþ.
Yazarýn buna benzer bir kaç deneyi var, örneðin bir romanýnda da sesli harf olarak sadece E harfiyle yetinmiþ. Yine bir baþka yazýsýnda, bu kez 1300 kelimeden oluþan bir mektupta, sadece palindromik sözcükler kullanmýþ, yani tersten okununca da anlamý olan sözcükler.
Peki tüm bu sanantsal deneylerin arkasýnda yatan fikir nedir diye soruyorsanýz
Cevap: Belirlenmiþ kýsýtlamalara raðmen yaratýcýlýk!!!
Bu tür eserlerin çevirmenlerine de kendilerini aþmak görevi düþüyor sahiden...
Not: Üçüncü minik mucizeyi farkeden oldu mu aranýzda?
Þule Hanýmýn mesajýný tekrar okursanýz farkedeceksiniz:-)
[Edited at 2005-12-22 14:43] | | | Semra Maden-Balamir (X) Local time: 06:23 nemački na turski + ... Re: eeeeeeeee.. kullanılmayan e lerin yerine! | Dec 22, 2005 |
Valla bence de eeeeeee!
Fakat eeeeee? anlamında söylüyorsanız, eeesi Nizamettin Bey
| | | Özden Arıkan Nemačka Local time: 06:23 engleski na turski + ... e mucizesi iyi de | Dec 23, 2005 |
Özgün dilde sıklığı en yüksek ses imi e diye, bu Türkçede de böyle demek değildir. Nitekim Türkçede bu ses imi, eskiden elif denen ilk ses imidir muhtemelen. Demek ki en büyük mucize -ve Şule'nin verdiği metindeki üçüncü mucize de- metni, Türkçedeki en sık ilk ses imine hiç yer vermeden Türkçeleştirmek olurdu.
Söylediklerimden, hiçbir şekilde çevirinin değerini küçümsediğim gibi bir sonuç çıksın istemem. Tersine, C.Y.'nin çevirisine çok bü... See more Özgün dilde sıklığı en yüksek ses imi e diye, bu Türkçede de böyle demek değildir. Nitekim Türkçede bu ses imi, eskiden elif denen ilk ses imidir muhtemelen. Demek ki en büyük mucize -ve Şule'nin verdiği metindeki üçüncü mucize de- metni, Türkçedeki en sık ilk ses imine hiç yer vermeden Türkçeleştirmek olurdu.
Söylediklerimden, hiçbir şekilde çevirinin değerini küçümsediğim gibi bir sonuç çıksın istemem. Tersine, C.Y.'nin çevirisine çok büyük bir hürmet beslemekteyim, ne denli sıkıntılı ve zor bir iş becerdiğini şimdi çok çok iyi görebiliyorum ▲ Collapse | |
|
|
Semra Maden-Balamir (X) Local time: 06:23 nemački na turski + ...
Xola wrote:
Özgün dilde sıklığı en yüksek ses imi e diye, bu Türkçede de böyle demek değildir. Nitekim Türkçede bu ses imi, eskiden elif denen ilk ses imidir muhtemelen. Demek ki en büyük mucize -ve Şule'nin verdiği metindeki üçüncü mucize de- metni, Türkçedeki en sık ilk ses imine hiç yer vermeden Türkçeleştirmek olurdu.
Söylediklerimden, hiçbir şekilde çevirinin değerini küçümsediğim gibi bir sonuç çıksın istemem. Tersine, C.Y.'nin çevirisine çok büyük bir hürmet beslemekteyim, ne denli sıkıntılı ve zor bir iş becerdiğini şimdi çok çok iyi görebiliyorum
yani düşünsene, bir yandan kısıtlama söz konusu, öte yandan cümleler akıcı dille yazılmalı, senin öyle bir derdin olmadı ama- bir de orijinal metne sadık kalma telaşı, off yani.. | | | Özden Arıkan Nemačka Local time: 06:23 engleski na turski + ... Korkunç bir iş yaa | Dec 23, 2005 |
Ben Cemal Yardımcı'nın bu işin altından kalktığına inanıyorum (gerçekten e Türkçede en sık sesli harf değil sanırım, ama ender kullanılan bir sesli harf de değil, onun için bu, olsa olsa küçük bir avantaj sağlamıştır ancak).
İş anlamı bulmakla bitmiyor ki; yan anlamlar var, vurgular var, her kelimenin kendine özgü bir atmosferi var. Asıl mesele bunları verebilmekte, yoksa zaten çevirmenlik gerçekten de her dil bilenin yapabileceği bir iş olurdu. ... See more Ben Cemal Yardımcı'nın bu işin altından kalktığına inanıyorum (gerçekten e Türkçede en sık sesli harf değil sanırım, ama ender kullanılan bir sesli harf de değil, onun için bu, olsa olsa küçük bir avantaj sağlamıştır ancak).
İş anlamı bulmakla bitmiyor ki; yan anlamlar var, vurgular var, her kelimenin kendine özgü bir atmosferi var. Asıl mesele bunları verebilmekte, yoksa zaten çevirmenlik gerçekten de her dil bilenin yapabileceği bir iş olurdu.
Şimdi şuraya bak: Ciddi ciddi "ses imi" dediğimi düşün, hem de "muhtemelen" diye biten bir cümlede. Gülerler adama. Sonra, "saygı duymaktayım" yerine "hürmet beslemekteyim" deyince ironi gibi anlaşılıyor; "başarmış" yerine "becermiş" deyince, tepeden bakıyormuşsun gibi oluyor - hele şu "denli" lafından zaten nefret ederim, kesseler kullanmam
Yani adam bu işi hem doğru dürüst, hem de kitap ölçeğinde yapmış. Halal olsun veya helel olsun!
[Edited at 2005-12-23 02:20] ▲ Collapse | | | Semra Maden-Balamir (X) Local time: 06:23 nemački na turski + ... Hedefi yakalamak... | Dec 23, 2005 |
Daha önce de yazdığım gibi, bu amcamın bir de sesli harf olarak sadece E kullandığı bir romanı varmış. Celal Yardımcı bunun da üstesinden gelirse, işte o zaman
| | | Özden Arıkan Nemačka Local time: 06:23 engleski na turski + ... Nurullah Ataç | Dec 23, 2005 |
Yazılarını hiç okudunuz mu veya bu gözle okudunuz mu bilmiyorum. Ama hiç ve kullanmadığı söylenir. Onunki de Perec'inki gibi bilinçli bir seçimmiş (gerçi sürekli uyguladığı için giderek farkında olmadan, sıkıntısız yaptığı bir şey haline gelmiştir) ama çok daha aşırı bir nedene dayanıyor: ve Türkçe değil... See more Yazılarını hiç okudunuz mu veya bu gözle okudunuz mu bilmiyorum. Ama hiç ve kullanmadığı söylenir. Onunki de Perec'inki gibi bilinçli bir seçimmiş (gerçi sürekli uyguladığı için giderek farkında olmadan, sıkıntısız yaptığı bir şey haline gelmiştir) ama çok daha aşırı bir nedene dayanıyor: ve Türkçe değil
Görebildiğim kadarıyla adam hakikaten kullanmamış ve, üstelik bu, yazılarında hiçbir sorun da yaratmamış. Bunu gördükten sonra, hem okuduğum her yazıya, hem kendi çevirilerime o gözle bakınca Türkçenin gerçekten ve'siz bir şey kaybetmeyebildiğini, pek çok durumda ve'nin tamamen fazlalık olduğunu gördüm. Gerçekten de, yazılı kültürün hep çeviriye yaslanması, giderek özgün metinlerin bile çeviri kokar hale gelmesi sonucunda ve bağlacı olur olmaz yerde metinleri istila ediyor bazen.
Yanlış anlamayın, ve kullanmamak gerekir falan gibi bir düşüncem yok, ama bu, kulağa daha doğal gelen, daha pürüzsüz akan bir Türkçe metin oluşturmada püf noktası olarak kullanılabilir. Mesela şöyle durumlarda:
Ali ve Veli ---> Ali'yle Veli
gitti ve gördü ---> gidip gördü
gelmiş ve bakmış ---> gelmiş de bakmış
falan filan gibi.
Yine çeviri yoluyla Türkçeyi istila eder hale gelen bir başka lüzumsuz kelime de bir: Bir gün bir kadın bir sokakta yürürken kırmızı bir palto giymiş küçük bir çocuğun bir elindeki bir dondurmayı yaladığını ve bir adamla birlikte bir dükkâna girerken bir kediye pıst dediğini bir gördü pir gördü... falan gibi cümleler mesela. Neyse işte, o gün bugündür cümlelerimi ve ve bir açısından da gözden geçirir oldum. Tabii bunu aşırıya vardırmamak lazım, ama gerçekten işe yarıyor. ▲ Collapse | |
|
|
Serkan Doğan Turska Local time: 08:23 turski na engleski + ...
Genç çevirmenden 'İstanbul sansürü'
Tolkien'in "Noel Baba'dan Mektuplar" kitabını çeviren 16 yaşındaki Roksan Çağlar, Gulyabanilerin saldırı tarihi 1453'ü, "Akla İstanbul'un fethi geliyor" diyerek çıkardı
İngiliz yazar John R.R. Tolkien'in "Noel Baba'dan Mektuplar" kitabında, dünyayı tehdit ettiğini öne sürdüğü Gulyabanilerin saldırı tarihi olarak İstanbul'un Osmanlılarca fethedildiği 1453 yılını verdiği bölüm, Türkçe çeviriden... See more Genç çevirmenden 'İstanbul sansürü'
Tolkien'in "Noel Baba'dan Mektuplar" kitabını çeviren 16 yaşındaki Roksan Çağlar, Gulyabanilerin saldırı tarihi 1453'ü, "Akla İstanbul'un fethi geliyor" diyerek çıkardı
İngiliz yazar John R.R. Tolkien'in "Noel Baba'dan Mektuplar" kitabında, dünyayı tehdit ettiğini öne sürdüğü Gulyabanilerin saldırı tarihi olarak İstanbul'un Osmanlılarca fethedildiği 1453 yılını verdiği bölüm, Türkçe çeviriden çıkarıldı.
Okuyanus Yayınevi için çeviri metnini hazırlayan 16 yaşındaki Leyla Roksan Çağlar, dinsel bir önyargı olduğu gerekçesiyle Tolkien'in orijinal metnindeki 1453 tarihini çıkardığını, özellikle çocuklara yönelik kitapta önyargı bulunmaması gerektiğini söyledi.
Tolkien'in "Yüzüklerin Efendisi" üçlemesindeki "kötülük diyarı" Mordor'un Türkiye olduğu iddialarından sonra, "Noel Baba'dan Mektuplar" kitabındaki Gulyabaniler saldırısında da İstanbul'un fethine gönderme yapıldı.
Çevirme teklifi Roksan'dan
Çağlar, Okuyanus Yayınevi'nde çocuklara yönelik kitapların hazırlanması ile ilgili toplantıya babası Arif Çağlar ile birlikte katıldığını ve yayınevine Tolkien'in kitabını çevirme önerisi götürdüğünü söyledi. Kendisine çeviri teklifi yapılması üzerine kitabı İngilizce metinden Türkçeye kazandırdığını belirten Çağlar, Macaristan'da eğitim hayatını sürdürürken çeviriyi yeni yıla yetiştirdiğini vurguladı.
Tolkien'in, kitabındaki mektuplarda dünyaya yönelik Gulyabaniler saldırısını anlatırken kullandığı cümle içinden sadece "1453" ibaresini çıkardığını söyleyen Çağlar, "O tarih okununca akla ilkönce İstanbul'un fethi geliyor. Çocuklar da bunu düşünecektir. Bu nedenle çıkarmayı uygun gördüm" dedi.
Çocukların savunmasız dünyası
Çeviriye katkı sağlayan Arif Çağlar, neden müdahale edildiğini şöyle açıkladı:
"Burada en önemli nokta, bir çocuk kitabının söz konusu olması. Batı dünyasındaki temel bir önyargıya dayalı bir tarih göze çarpıyor. Büyükler için bir kitap olsa bence tarih kalmalıydı. Ancak çocuklara ait savunmasız dünyaya böyle kültürel bir önyargıyı sokmamalıyız diye düşündüm."
Çağlar, İngilizlerin de orijinal metinden 1453 tarihini çıkarması gerektiğini söyledi.
'Çeviri edebiyat bilgisi gerektirir'
Sevin Okyay (Çevirmen): 16 yaşında bir çocuk, kitap çevirebilir mi, doğrusu pek ihtimal vermiyorum. Ben de çok hevesliydim; mümkün mertebe en kısa sürede başlamayı istiyordum bu işe ama gene de hayli ileri bir tarihte başladım. Çeviri, bir edebiyat bilgisi de gerektirir aslında, buna her ne kadar şimdi itibar edilmese de... Çevrilen metin, sonuçta Tolkien'dir. Çevirmenin karar verme yetkisi yoktur mesela. 16 yaş, çok küçük bir yaş fakat belki de bir harika çocuktur. Harika çocukların da hakkını yemek istemeyiz. Yani, '16 yaşında çeviri yapılamaz' gibi bir bakış da yanlış.
'Tolkien özel olarak Türk düşmanı değildi'
Bülent Somay ("Yüzüklerin Efendisi" çevirmenlerinden): Tolkien yaşadığı dönemde her İngiliz aydını kadar Türk düşmanı tabii ki. Bu, İngiltere'de o dönem için normal. Bir de Tolkien, Güney Afrika doğumlu, bu nedenle de ırkçı önyargıları var. Ama kitapta sözü edilenler, çok genel geçer temsiller. Bir bakış açısıyla, Ork'lar 250 şeyi birden temsil ediyor olabilir ve bunlardan biri belki de Türklerdir. Gulyabani yakıştırması da bir masalda tabii ki kullanılabilir. Düşünün ki, Doğu'daki büyük bir öteki, Batı uygarlığının en büyük kalelerinden birini yıkıyor. Özetle, Tolkien özel olarak bir Türk düşmanı değildi, böyle özel bir saplantısı yoktu.
Kaynak: Milliyet ▲ Collapse | | | Özden Arıkan Nemačka Local time: 06:23 engleski na turski + ... | Serkan Doğan Turska Local time: 08:23 turski na engleski + ... Neden böyle? | Jan 27, 2006 |
Çevirmenlerin adı ulusal yazılı basında kırk yılda bir geçer. O da ya a) Bohemlikleri, b) İki kitap çevirip bir yatçık almaları, veya c) böyle hoş karşılanmayacak mesleki tavırları ile olursa olur.
Neden böyleyiz, ve nasıl daha olumlu bir imaj çizebiliriz?. | | | shule Local time: 08:23 engleski na turski + ... Çünkü çevirmenlik yüz kızartıcı bir suçtur... | Jan 27, 2006 |
"Her çevirmen ister basit, ister külliyatlı bir metni çeviriyor olsun, şöyle ya da böyle bir hırsızlığın suç ortağıdır. Tıpkı kervanlarla bir yerden bir yere taşınan kıymetli mallar gibi kelimeler de yolda yağmalanırlar, tepeden tırnağa karalara bürünmüş sinematografik haydutlar tarafından değil, yazar, şair, yayıncı ve özellikle çevirmen kılığına girmiş kültürlü şahıslar tarafından."
Araf, Elif Şafak (The Saint of Incipient Insanities'den çeviren Aslı Biçen) | |
|
|
Özden Arıkan Nemačka Local time: 06:23 engleski na turski + ... Çevirmenlerin imajı | Jan 30, 2006 |
Çevirmenler zaten basında ismi geçecek kişiler değil, olamazlar da. a) Bohemliğiyle basına yansıyan çevirmen duymadım. Kaldı ki çevirmenlik kadar asosyal bir işle uğraşıp bohem yaşayan adam da duymadım ve görmedim. b) İki kitap çevirip bir yatçık alan çevirmen hiç duymadım, duyacağımı da sanmıyorum. Hangi gezegenden bahsediyoruz? c) Yukarıdaki habere konu olan kişi çevirmen değil. Olayın vebali de yayınevinin boynunadır tamamen.
İmaj düzeltmek,... See more Çevirmenler zaten basında ismi geçecek kişiler değil, olamazlar da. a) Bohemliğiyle basına yansıyan çevirmen duymadım. Kaldı ki çevirmenlik kadar asosyal bir işle uğraşıp bohem yaşayan adam da duymadım ve görmedim. b) İki kitap çevirip bir yatçık alan çevirmen hiç duymadım, duyacağımı da sanmıyorum. Hangi gezegenden bahsediyoruz? c) Yukarıdaki habere konu olan kişi çevirmen değil. Olayın vebali de yayınevinin boynunadır tamamen.
İmaj düzeltmek, daha doğrusu çevirmenlerin ve çevirmenlik mesleğinin saygınlığını artırmak gerektiği konusuna katılıyorum. Ama işte imaj da, ardındaki somut gerçeğin yansımasıdır bir ölçüde. Yani yüzde yüz yanlış ve/veya haksız imaj diye bir şey olduğunu sanmıyorum. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz sözünü boşuna etmemişler. Biz işimizi saygıyla yaptıkça, bu saygınlık sorununun da düzeleceğine inanmaktayım. Bu yolda adımlar atmaya başladığımıza da
Serkan Dogan wrote:
Çevirmenlerin adı ulusal yazılı basında kırk yılda bir geçer. O da ya a) Bohemlikleri, b) İki kitap çevirip bir yatçık almaları, veya c) böyle hoş karşılanmayacak mesleki tavırları ile olursa olur.
Neden böyleyiz, ve nasıl daha olumlu bir imaj çizebiliriz?. ▲ Collapse | | | Serkan Doğan Turska Local time: 08:23 turski na engleski + ...
Özden, ben bu şıkları belirgin ve somut örnekleri olduğu için verdim. İnternette gazeteler araştırıldığında rahatlıkla bulunabilir. Yani her şıkka karşılık gelen somut bir isim mevcut. Başka bir deyişle, bunlar tahminlerden ibaret değil
Saygılar,
Xola wrote:
Çevirmenler zaten basında ismi geçecek kişiler değil, olamazlar da. a) Bohemliğiyle basına yansıyan çevirmen duymadım. Kaldı ki çevirmenlik kadar asosyal bir işle uğraşıp bohem yaşayan adam da duymadım ve görmedim. b) İki kitap çevirip bir yatçık alan çevirmen hiç duymadım, duyacağımı da sanmıyorum. Hangi gezegenden bahsediyoruz? c) Yukarıdaki habere konu olan kişi çevirmen değil. Olayın vebali de yayınevinin boynunadır tamamen.
İmaj düzeltmek, daha doğrusu çevirmenlerin ve çevirmenlik mesleğinin saygınlığını artırmak gerektiği konusuna katılıyorum. Ama işte imaj da, ardındaki somut gerçeğin yansımasıdır bir ölçüde. Yani yüzde yüz yanlış ve/veya haksız imaj diye bir şey olduğunu sanmıyorum. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz sözünü boşuna etmemişler. Biz işimizi saygıyla yaptıkça, bu saygınlık sorununun da düzeleceğine inanmaktayım. Bu yolda adımlar atmaya başladığımıza da
Serkan Dogan wrote:
Çevirmenlerin adı ulusal yazılı basında kırk yılda bir geçer. O da ya a) Bohemlikleri, b) İki kitap çevirip bir yatçık almaları, veya c) böyle hoş karşılanmayacak mesleki tavırları ile olursa olur.
Neden böyleyiz, ve nasıl daha olumlu bir imaj çizebiliriz?. | | | Özden Arıkan Nemačka Local time: 06:23 engleski na turski + ... Asıl mesele o değil | Jan 30, 2006 |
Asıl mesele şu: Bohem yaşamak ve/veya yat satın almak küçümsenecek, utanılacak, olumsuz imaj konusu olacak şeyler değil. Keşke bütün çevirmenler, bohem yaşamak istiyorlarsa bohem yaşayacak kadar sosyal zamana ve paraya sahip olsalar, keşke bütün çevirmenler yat satın alacak kadar para kazansalar, diyecek yerde, bunlardan sanki utanç vesilesi şeylermiş gibi söz etmek, servette değil sefalette eşitlik arabeskinden başka şey değil. Kaldı ki bunların tahmin olduğunu ... See more Asıl mesele şu: Bohem yaşamak ve/veya yat satın almak küçümsenecek, utanılacak, olumsuz imaj konusu olacak şeyler değil. Keşke bütün çevirmenler, bohem yaşamak istiyorlarsa bohem yaşayacak kadar sosyal zamana ve paraya sahip olsalar, keşke bütün çevirmenler yat satın alacak kadar para kazansalar, diyecek yerde, bunlardan sanki utanç vesilesi şeylermiş gibi söz etmek, servette değil sefalette eşitlik arabeskinden başka şey değil. Kaldı ki bunların tahmin olduğunu ben de düşünmüyorum, tahmin değil düpedüz atmasyon. Kim atmışsa sıkı atmış, helal olsun. Bohem yaşama gevşek tanımlanacak bir şey, atanın -seni kastetmiyorum bu arada, nerede okuduysan, oraya yazan atmıştır- nasıl tanımladığını bilemem, ama hayatını çeviriyle kazanan bir insanın bohem yaşayacak lüksü olmaz. Haftada iki akşam dışarıda yemekse bohemlik, atanın standartlarını yükseltmesini önereceğim. Yat meselesine gelince, umarım şişme botla karıştırmıyordur. Uzatmaya gerek yok, ben 15 senedir kitap çeviriyorum, bir kitabın veya iki kitabın kaça çıkacağını da biliyorum. Kusura bakma. ▲ Collapse | | | Strana na temi: < [1 2 3] > | To report site rules violations or get help, contact a site moderator: You can also contact site staff by submitting a support request » Çeviri-Çevirmenlerle İlgili Haberler.... No recent translation news about Turska. |
Anycount & Translation Office 3000 | Translation Office 3000
Translation Office 3000 is an advanced accounting tool for freelance translators and small agencies. TO3000 easily and seamlessly integrates with the business life of professional freelance translators.
More info » |
| Wordfast Pro | Translation Memory Software for Any Platform
Exclusive discount for ProZ.com users!
Save over 13% when purchasing Wordfast Pro through ProZ.com. Wordfast is the world's #1 provider of platform-independent Translation Memory software. Consistently ranked the most user-friendly and highest value
Buy now! » |
|
| | | | X Sign in to your ProZ.com account... | | | | | |